Bu sene Kapadokyam hafif kömür ve mandalina kokusu, huzur ve gizem dolu loş ışıklı kaya otelin odası ve kalış süresince hep uzakta gördüğüm, geçen sene tek nefesle koşarak çıktığım tepesi – bu sene Kapadokyam’ ın resmi bu şekilde. İki kere aynı sulara giremezsiniz hani, geçen sene heyecan dolu yaşadığım günler bu sene huzur ve mutluluk dolu günlere dönüştü. Ürgüp’ ten sonra 110 km rotasının geçtiği tepe geçen sene de yarıştan önce nedense beni acayip heyecanlandırıyordu, o tepeye çıkınca hafif yağmur başladı ve o yüksek noktadan Ürgüp’ ün bütün güzelliklerini görmüş oldum. Bu sene oraya çıkmayacak olmama rağmen gözüm hep oradaydı çünkü gözüm hep 110 km rotasının üzerindeydi galiba. Ama bazen ileriye gitmek için ufak bir adım geriye atmak gerekir.
Uzun zaman rapor yazamadım çünkü ilham perileri benden uzak durdu. Aslında sırada Aladağlar Sky Trail ve Ultra Pirineu raporları var ama Kapadokya farklı, Kapadokya bambaşka. Sene bitiyor ve yıllık koşu değerlendirmemi hazırlıyorum, orada bu yıl içinde bütün koştuğum yarışlardan bahsedeceğim ama Kapadokya’ yı yazmam lazım, yazmazsam yarış benim için bitmemiş olacak. Evim şimdi huzur dolu ve sessiz, havada müthiş kahve kokusu var, sokakta altın yapraklar dans ederken, bulutlar bana gökyüzünden gülümserken altın renkte sonbahar geldiği anlaşılıyor. Sonbahar benim için dinlenme ve huzur demektir. Acayip sessizlik var havada, belki de en sevdiğim mevsim budur. Sessizlik ve durgunluk, fırtınadan öncesi olduğu gibi…
Bu sene 62 km koşmak için birkaç sebebim vardı: İlki Eylül ayında Ultra Pirineu koşuyor olmam (110 km, + 6800 m), ikinci sebebi ise 110 km istediğim şekilde koşabilmem için (geçen seneki zamanı iyileştirmek şekilde) yeterli antrenman yapmamam. Ayrıca bu seneyi biraz pasif geçirmek istediğim için fazla zorlamanın anlamı yoktu, bazen vücudu dinlemek çok önemli.
Perşembe günü sabah Kayseri’ ye indikten sonra organizasyon tarafından yapılmış olan transfer bizi hemen Ürgüp’ e götürdü. Castle Cave Otel’ de kalacaktık. Geçen seneki yarıştan kaya otelde konaklama hediyemiz vardı tabi ki bu fırsatı kaçırmayacaktık. Otel harikaydı, kaya odaları, içerideki ambiyans, misafirperverliği, tek kelimeyle her şey mükemmeldi. Otele gelir gelmez hemen: “Siz sporcu olarak kahvaltıda ne yersiniz, ne içersiniz?” ve “Start gününde kaçta kahvaltı etmek istersiniz?” soruları ile karşılaştık. Bu harika bir şeydi, biz düşünmeden düşünülmek. Ayrıca otel starta ve finişe birkaç metre uzaklığında. 110 km dönüş noktası hemen hemen otelin önündeydi. Hem de komşumuz kimdi bilin bakalım? Bu seneki 110 km şampiyonu Matthias, öylece komşuma şampiyonluğu devretmiş oldum ;)!



Geldiğimiz gün dostlarımızla buluşup, dönüşte bol bol mandalina alıp odaya çekildik. Benim için mandalina sezonu iki sene Kapadokya’ da açılıyormuş. Nefis kokulu minik güneşler, yarıştan önce bol C vitamini. Odaya gelince pencereyi açtım ve hafif kömür kokusu odama geçen seneki hatıralarımı getirdi. Gizemli, güzel, müthiş Kapadokyam. Kafamda kelebekler gibi sürekli farklı alakalı ve alakasız düşünceler uçuyordu ama bir anda yorgunluk şiddetli rüzgar gibi onları aldı götürdü ve gözlerimi ancak ertesi sabah gün ağarırken açtım. Terasta şahane bir kahvaltı ederken yine o tepeyi gördüm ve 110 km koşmayacağım için biraz üzüldüm. Geçen sene o kadar benzersiz anları burada yaşadım ki zihnim onları ısrarla tekrar ve tekrar aklıma getiriyordu. Kahvaltıdan sonra hemen kayda geçip günü dostlarımla buluşup gezerek değerlendirecektik. Kayıt alanında daha önce yazışarak tanıştığımız topraklarımla tanışmak fırsatım oldu 🙂 (yarıştan önce yarış ve parkurla ilgili baya soru geliyordu). Kayıttan sonra EXPO alanına geçtik ve orada beni çok mutlu eden bir şey oldu. FundaMental Beanies standını gördüm. Aladağlar’ da almadım diye pişman olduğum bereyi nihayet aldım ve öylece yatana kadar gezdim :).



Akşam teknik toplantıdan sonra muhteşem Pasta Party bizi bekliyordu. Aslında Pasta Party demek yemeklere haksızlık etmektir, çünkü yemekler şahaneydi! Ellerinize sağlık. Sonra odaya gidiş ve sabaha kadar aralıksız uyku.

Sabah kahvaltıdan sonra kendimizi startta bulduk ve yarış başladı.



Çok kontrollü bir şekilde başlayıp biraz Alperle koşmaya çalıştım ama o uçtu gitti ben de kendi tempomla devam ettim. Hava harikaydı, tam koşu için ideal bir hava idi. Birkaç kilometre koştuktan sonra yağmur başladı ama hiç rahatsız edici değildi. Yağmurluk bile giymeye ihtiyaç duymadım. Yağmurda koşmayı çok severim ama albette 110 km koşsaydım farklı düşünürdüm kesin. Rotada ilerlerken benden önce koşan grubu gördüm meğerse kaybolmuşlar, Alper de onlarla beraberdi. Alperle tekrar koşmaya başladım ve beni görür görmez: “62 km’ ye geçmekle çok iyi yaptın, kutluyorum” demişti. Sonra tekrar uçtu gitti, ben de düşüncelerimle ve benzersiz manzaralarla tekrar başbaşa kaldım. Geçtiğim yerler harikaydı. Peri bacaları, müthiş vadiler, yerlerde bir sürü elma vardı ve kırmızı – sarı renkleri bu şahane doğa resmine inanılmaz bir hava kattı, masal gibiydi. Mağaraların içinden geçtik, merdivenlerden çıktık, iple indik, taşların üzerinde zıpladık ama her şey çok benzersizdi. Ne kadar zor olsa da patika koşucusu her şey için hazır olmalı, araziye çıkınca her şeyi göze alıyorsun nasılsa. Kapadokya’ da yüz sene daha koşuyor olsam her sefer de yeni görmüş gibi tekrar ve tekrar bu yerlere aşık olacağım galiba :)!







İbrahimpaşa KN ve Uçhisar KN’ lerden sadece kola içerek geçtim. Göreme KN’ de bir sürü tanıdık yüz gördüm. Aykut ve Serkan moral veriyordu, Dilek hemen yanıma gelip mataramı çıkartıp su doldurmaya yardımcı oldu. Koşan arkadaşların KN’ lerde olması çok büyük bir avantaj çünkü koşucunun ihtiyaçlarını en iyi onlar bilirler. Doktor Şenay (kendisine dostluğu, koşu öncesi, esnası ve sonrasında verdiği destek için çok teşekkürler) uğurlarken bir parça muz uzattı ve uzaklaşırken biri bana mandalina vermeye çalıştı (çok üzgünüm ama kim olduğunu hatırlamadım bir türlü) ama almadan kaçtım, yarıştan önce iki kilo bu harika mandalinalardan yemiş olduğum için canım pek istemedi. 34. km’ den sonra benim için en zor bölüm başladı ama kendi düşen ağlamaz. Son günlerde yoga ve esnemeyi komple ihmal ettiğim için kalçam ‘felç oldu’. Bacaklarımı artık kaldıramıyordum ve sürüne sürüne gittim. Öylece kendi kendime öfkelenirken parkurun en sevdiğim noktasına geldim. Çavuşin’ e gelmeden önce peri bacalarının üzerinde uçuyorsun. Sizi bilmiyorum ama bende iki senedir aynı his yaratıyor, koşuyor değil resmen uçuyorum (kalçamın ağrısını unuttum bile). Hava da açtı ve inanılmaz güzel manzarayı izliyordum, müthiş peri bacaları ve mavi tertemiz gök sonsuzluğu çağrıştırıyordu. Geçen sene o benzersiz manzaraya kendimi kaptırıp fotoğraf çekemedim, bu sene de aynı şekilde artık seneye çekerim.



Çavuşin KN’ ye geldiğimde Alper’ i gördüm, orada biraz kola, biraz çorba içip beraber harekete geçtik. İstasyondan hemen hemen sonra tırmanışa geçtik. Bu bölüm geçen seneden en iyi hatırladığım bölümdü, tırmandıktan sonra koşmak için en güzel yerlerden biridir. Akdağ KN’ ye ulaştığımda finişe kadar sadece 10 km kaldı. Hayatımdaki en uzun 10 km’ lerden biri olduğu kesindir. Yolda birkaç kişi ile beraber koştuk, kimileri 110 km, kimileri 62 km mesafesinde yarışıyordu. Son kilometreler Cemille beraber gittik, benim için iyi motivasyon oldu, öylece birkaç saniye farkıyla beraber finişe ulaştık. Finişe ulaşır ulaşmaz Aydın Bey madalyamı takarak finiş yeleğimi verdi (ikisi de harika!). Ne mutlu bana! Yarıştan sonra harika yemek ve masaj. Bazı zorluklara rağmen harika bir yarıştı, rengarenk, muhteşem bir parkur ve her zamanki gibi masalsal Kapadokya. Seneye görüşmek üzere.



Organizasyon, yarış çantası dağıtım, teknik toplantı, yarış öncesi yemek, kontrol noktasında yemek, gönüllü destekleri, parkur, işaretleme, finişte yemek bana göre her şey çok güzeldi. Rotada bir iki kez yanlış yöne gidecektim ama dikkatsizliğimden dolayı. Elbette ufak tefek eksikler olmuştur ama ben eksiklere değil Kapadokya’ nın müthiş manzarasına ve organizasyonun iyi niyetine bakmayı tercih ettim. Ayrıca seneye organizasyon daha iyi olsun diye yorumlarımı organizasyona iletmiş oldum. Zaten yarışı geliştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Kapadokya sürpiz dolu bir yer ve mucizelere her zaman hazır olacaksın. Pazar günü 110 km kadınlar birincisi Francesca Canepa ile öğle yemeği fırsatımız oldu, unutulmaz anlardan biriydi. Her zaman elit atletle aynı masada oturmuyorsun :). İnanılmaz güçlü bir sporcu ayrıca da çok mütevazi. Uçakta da dönerken harika bir sürpriz Alperle bizi bekliyordu. Geçen sene Kapadokya Ultra Trail sonrasında röportaj yaptığımız Serkan Ocak (Hürriyet Seyahat) bir hediye hazırladı bize Alperle. Geçen sene çekim ve röportaj esnasında bizi çektiği fotoğrafları çerçeveleyerek bize hediye etti, bu da harika bir şeydi. Şu sözü de unutulmazdı: “Ömür boyu beklenecek kadın”. Soldaki fotoğrafta olduğu gibi Alper ne olursa olsun beni bekler ve destek olur :). Çok anlamlı fotoğrafları seçmekle bizleri çok duygulandırdı.

Zaten bu hayatta en güzel kişileri bana koşu kazandırdı.


Teşekkürler: Başta olmak üzere ARGEUS’ tan Aydın Güney’ e, Koray’ a, Kadir Usta’ ya, Serkan ve Sertan Girgin’ e ve bütün ekibe, Kubilay Bozunoğulları’ na, The North Face’ e, bütün destekçilere ve gönüllere. Koşan dostlarımı da tebrik ediyorum.
Kullandığım malzemeler (sadece yeni kullandığım malzemelerden bahsedeceğim).
Çanta: SALOMON S-LAB SENSE ULTRA. Kullandığım çantalardan en güzeli bu. Sırtında hiç hissetmiyorsun ama yeterince eşya alıyor. Bütün zorunlu malzemeler ve jeller için yer var.
Ayakkabı: SALOMON SENSE PRO 2. Bu ayakkabıyı ikinci kez yarışta kullandım (ilki Ultra Pirineu idi). Kalıp çok rahat, çamurda tutuş efsane. Kapadokya’ da koşarken hiç düşmedim.
Saat: Suunto Ambit3 Sport. Daha önce Ambit 2 Sport kullanıp çok memnun kaldım, Ambit3 Sport ile ilk yarışım oldu ve çok memnun kaldım.
Yarışın verileri: http://www.movescount.com/moves/move80976977

Malzeme sponsorum olan Salomon Türkiye ve Suunto Türkiye’ ye (Deniz Ada) kocaman teşekkürler!
Beslenmeye destek: Yarış öncesi B-Active Multi-shake for woman / Pina colada aromalı. Yarış esnasında: Etixx jelleri (lime ve kola aromalı).
Tebrikler Elena! Çok hoş , sıcacık ama ateşleyici bir yazı olmuş 🙂 Seneye Kapadokya’yı düşüneyim ben 🙂
Tabanına kuvvet
BeğenBeğen
Ewrim merhaba, çok teşekkürler :)! Kesinlikle koşulacak bir yarış, seneye görüşmek üzere :)!
BeğenBeğen