Evdeki hesabın çarşıya nasıl uymadığının hikayesidir

Deneme №2

İlk kez Ultra – Trail du Mont – Blanc (UTMB) Yarışı’ nı 4 sene önce koştum, benim için ilk 100 mil yarışımdı aynı zamanda Alp Dağları’ nda ilk kez ayak izimi bırakmış oldum. 2013 yılında 38 saat 44 dakika sonra finiş çizgisini geçerken ne mutluluk ne de başka bir şey hissettim, içimde sadece devasa bir boşluk duygusu vardı. Finiş çizgisini sürünerek geçerken kendi kendime: “ASLA!” dedim.

2017 yılında tekrar Chamonix’ deyim ve start çizgisinde heyecanla yarışın başlamasını bekliyorum. 14 saat koştuktan sonra kendi kendime aynı sözleri veriyorum: “ASLA!” Yağmur ve kar altında koşarken, yorgunluk ve yükselen ateşle mücadele ederken, fırtınadan sonra müthiş güneş doğuşuna hayran kalırken, devasal dağların yine yağmış kardan oluşan pamuk şapkalarını şaşkınlıkla izlerken, 43 saat ve 13 dakika sonra Chamonix sokaklarında koşarken ve devasa kalabalığın desteği, tezahüratı ve alkışları ile finiş çizgisini geçerken anlıyorum ki: “Kura çıkarsa seneye tekrar buradayım!” “Neden?” “Canım istediği için!” 🙂 

40616925

Akşam, yarışta iki uykusuz geceyi arkamda bırakıp arkadaşlarımla viski içerken (hayatımda ilk kez bu kadar zevkle bu içeceği içtiğimi düşünüyorum), buraya tekrar gelip zamanımı iyileştirme inat kararım kafamda daha da sabitleniyor. Elbette kararım sadece dereceyle alakalı değil, anlatılmaz festival ambiyansı ve bu müthiş patika ve dağ koşularının bize hissettirdikleri unutulmaz. 

40607356

Bu sene yarış benim için bol mücadele içeren bir macera oldu. Hava şartları çok zorluydu, kar ve yağmur hiç eksik olmadı, ama hava şartları ile değil, içimde büyük bir mücadele vardı, kendi kendimle. Hava şartlarına karşı ne de olsa malzeme var, eksiksiz zorunlu malzeme yanında varken sıkıntı yaşanmaz. Ama yoluna devam etmek için kendi kendini ikna etmek bazen o kadar zor oluyor ki…

40586353

Starttan itibaren kendimi çok enerjik ve mükemmel hissediyordum. Saat 18:30′ da start verildi ve binlerce kişi çılgın bir nehir gibi Chamonix kasabasının sokaklarını tamamen doldurdu. İnanılmaz, benzersiz ve anlatılmaz bir duyguydu. Binlerce destekçi bağırıp çığlık atıyordu, koşanlara el uzatıp başarılar diliyorlardı. İlk kilometreler su gibi akıp gitti, çok güzel bir derece elde etmeyi planlıyordum çünkü çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdim.

40613157

Eh, ne deniyor: “Tanrını güldürmek istersen planlarından bahset”. Artık daha sessiz bir şekilde hayaller kuracağım kesin. Enerjim fışkırıyordu. Kontrol noktalarını geçerken kalabalığın desteği o kadar müthişti ki ayaklarım yerden kesiliyordu. Hava mükemmeldi. Hava kararmak üzereydi, start öncesi alın fenerimi takmıştım, sonra çantamdan onu çıkarmak için uğraşmayayım diye. Yol alırken hafif sisin içinde dağların, ormanların ve kasabaların, manzaranın tadını çıkarıyordum. Uzaktan kilisenin çan sesi kulağıma geliyordu, sürekli gülümsüyordum ve çok mutluydum.

40560321

Ara sıra hafif yağmur serpiştiriyordu, etrafta gizemli sis vardı ve unutulmaz yolculuğa doğru adım adım ilerliyordum. Beslenme, su alımı ve nabız her şey kontrol altındaydı, antrenörle konuştuğumuz gibi. Kontrol noktalarını hızlı bir şekilde geçip aynı zamanda çorba, sandviç ve karpuz yemeyi de unutmuyordum.

40590054

Tüm çıkışlar ve inişleri müthiş bir şekilde geçiyordum. Zamanın nasıl aktığının farkında değildim, yarışa tamamen konsantre olup dağların keyfini çıkarıyordum. Yüksek bir tepeyi aşarken yoğun bir kar yağışı başladı ama rahatsız edici değildi çünkü starttan itibaren çok sıkı giyindim. Aşırı soğuktan dolayı bir anda alın fenerim söndü (pil bitti), hiç vakit kaybetmeden yedek fenerimi çıkarıp yoluma devam ettim. Zor şartlarda zorunlu malzemelerin önemini daha iyi anlıyorsun, hepsini el uzaklığında bulundurmanın çok faydası var. Gecenin nasıl geçtiğini anlamayıp yarışa Fransa’ da başlayıp güneşin doğuşunu İtalya’ da yaşıyordum. Gece olan fırtınadan eser kalmadı, dağlar yepyeni bembeyaz şapkalarını giymiş.

40561786

Doğan güneş ise dağları altın ve al rengine boyadı. Manzara olağanüstüydü. Hiç uykum yoktu ve mutlu bir şekilde Courmayeur kasabasına ulaştım (78 km). İniş çok fazla ağaç köklü ve sertti ama bu sefer hiç sorun yaşamadım, ayağım hiç bir yere takılmadan kasabanın girişine ulaştım.

40599576

İstasyonda yaklaşık 30 dakika geçirdim. Sıcak çorba ve makarna yiyip, bol şekerli kahve içip, jel ve bar yedeklerimi doldurup, sıcak kıyafet stoklarımı (eldiven, bere, çorap) tamamlayıp yoluma devam ettim. Tor des Geants yarışını tamamladıktan sonra Courmayeur kasabasına aşık oldum, huzur dolu muhteşem bir yer. Masalsal, çiçek dolu evler insanın bambaşka bir dünyada bulunduğunu hissettiriyor. Asfaltta baya yol aldıktan sonra Refuge Bertone Dağ Evi’ ne tırmanış başladı. Bu satırları yazarken ne zaman neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışıyorum. Bir anda tırmanış yaparken üzerime feci yorgunluk çöktü, başım çatlıyordu, dağlarda değil de sanki kafamda sis vardı ve ateşim çıktı. Bir adım atmakta bile zorluk çekiyordum. Tırmanıştan sonra koşu için mükemmel bir patika vardı ama kendimi ne kadar ikna etmeye çalışsam da koşmak için bacaklarımı kaldıramıyordum. Bir yandan parlak güneş varken bir yandan kar ve yağmur yağmaya başladı.

40579062

Refuge Bonatti Dağ Evi’ ne ulaştığımda eve girdim, içinde o kadar sıcacık ve hoş bir ortam vardı ki, orada olan yürüyüşçüleri kıskandım, orada dinleniyorlardı ve hiç aceleleri yoktu. Dışarıda yağmur, dolu, kar fırtınaları koparken içerideki huzurlu ambiyanstan dolayı dışarıdan hiç birinin haberi yokmuş gibiydi. Bir an önce yoluma devam etmeliydim çünkü hava şartları her an kötüleşiyordu. Daha kalın montumu ve şapkamı giyip, eldivenimi değiştirip sıcacık bir çorba içip harekete geçtim. Koşmalıydım ama ayaklarımda sanki tonlarca yük vardı, beni dinlemek istemiyorlardı.

40579059

Bir sonraki kontrol noktasına varmadan Koray’ ı görünce çok mutlu olup hareketlendim. Nihayet kendimi ne kadar iğrenç hissettiğimi anlatmak için dostlarımı buldum :). Koray yemeklerimi getirirken, Aydın Abi’ ye ve Ömer’ e yaşadıklarımı anlatırken Burak hepsini kamerasıyla çekiyordu. Buraya kadar 95 km koştum ve buradan sonra en sevdiğim tırmanış beni bekliyordu – Grand Col Ferret, tepeyi geçtikten sonra İsviçre’ ye geçiyorduk. Karnımı doyurduktan sonra su geçirmez pantolonumu giydim. Dağlarda fırtına koptuğu için pantolon giymeden kimseyi istasyondan çıkarmıyorlardı. Görevli giydiklerimi kontrol ettikten sonra gülümseyerek onay verdi ve fırtınaya atladım. Destek ekibime sonraki kontrol noktasında 15 dakika uyumam gerektiğini söyledim ama pek olumlu karşılanmadı. Buradan sonra sesim tamamen gitti, boğazımda sanki bin tane karınca vardı. Aslında sese de pek ihtiyacı yok dağlarda ne yapacaksın, çene çalmaya gelmedik buralara ne de olsa. 🙂

40571305

Dışarıda o kadar feci rüzgar ve fırtına vardı ki güneş gözlüğüm olmasaydı eve kör dönerdim kesin. Suratıma tokatlar gibi inanılmaz sert rüzgar vuruyordu. Tırmanış sanırım ömrüm boyunca sürdü, iniş ise öyle diyebiliyorsak çift ömür boyunu geçti kesin. Ara sıra düşünmüyor değildim: “Bu çamurun içinde karın altında kalıp, donup heykel gibi burada duracağım”. Ellerim dondu ve ikinci eldiveni çıkarmak zorunda kaldım. Çift eldiven beni iyice ısıttı. Kendim yokuş aşağıya artık koşturmaktan vazgeçtim, zaten koşu stilim sporcuya değil sarhoş bir adama benziyordu.

40571310

Nasıl bilmiyorum ama nihayet 109. km kontrol noktasına ulaştım, sağlam yemek yedikten sonra yoluma devam ettim.

40586354

Bir sonraki istasyonda mutlaka uyuyacaktım yoksa bir yerde yıkılırdım kesin. Her kilometreyi sayarak, daha doğrusu her 100 metre, asfalt yolda devam ettim. Acelem pek yoktu ben de muhteşem evleri, içindeki çiçekleri ve sofistike heykelleri inceleyip devam ediyordum. Ortamda muhteşem doğa vardı, zümrüt çimleri, otlayan inekler ve sisin içinde devasal dağlar. Etrafa bakarken aynı zamanda kendi kendime söz veriyordum: “Yeminle bir daha 100 km üstü koşmayacağım, artık yarışmayacağım ve dağlara sadece trekking için gidip evde sakin bir hayat sürdüreceğim!”

40571308

Elbette hepimiz yarışta zorlukları yaşarken bu tür sözleri kendimize veriyoruz ama bu sefer çok kararlıydım ve artık doğru yoldan yan çizmeyeceğimden emindim. Bir anda yolda Hayriye, Serdar ve Alp’ i gördüm, yolda moral verdiler ve onlarla Alper’ e not yolladım. Birazdan Alper de yetişti. Bir yandan yarış devam ederken, diğer taraftan kendi kendime kızarken ve öfkelenirken kontrol noktasından önce tırmanışa nasıl geçtiğimi anlayamadım. Etrafımda ağaçlardan yapılmış komik heykeller vardı: Salyangoz, sincap, domuz. Yolda bir adam ağacın altında yatıyordu, nefes nefese kalmış, iki kişi bankta oturuyordu, ben de titreyen bacaklarımla istasyona ulaşmaya çalışıyordum, anlaşılan herkes kendi çapında sürünüyordu. Nihayet kontrol noktasına ulaştık, Aydın Abi’ yi görmek çok güzeldi, onunla yarış bitirme endişemi paylaştım o ise: “Gülüyorsun demek ki devam edebilirsin” diye moral verdi. Burası Champex – Lac, 123. km, bir saat uyacağım derken Koray, süreyi 15 dakikaya indirmeye çalıştı ama olmadı. Uyumazsam yarışı bitirmem tehlikeye girecekti kesin. Aydın Abi, Koray, Aykut, Ömer bizler için seferber oldu. Kesin o noktadaki müthiş destekleri beni ileriye götürdü. Yemeği yedikten sonra olduğu gibi ayakkabımı çıkarmadan yorganın altına gömüldüm. Soğuktan titrerken beş dakika sonra kendimi saunada hissettim. Kafamı yorgandan çıkardığımda dondurucu soğuk vardı. Yemekten sonra ilacımı içtim belki de onun etkisiydi. Yorgunluğa rağmen uykum bir türlü gelmiyordu ve bir saat içinde dönüp duruyordum. Dinlenme çadırına şiddetle yağmur vuruyordu, o çadırı bırakıp dışarıya çıkmak nasıl bir duygu biliyor musunuz? 35 saat altı derece artık imkansız görünürken, benim için tam anlamıyla yarışta kalma mücadelesi başladı. Bırakma fikri kulağıma ve beynime çok çekici ve çok hoş geliyordu. Ama yanımda o kadar müthiş destek ekibi ve Alper varken onlara karşı mahcup hissediyordum. Dürüst olmam gerekirse aslında en çok kendime acıyordum. Kafamda yapışkan sinekler gibi bir sürü soru vardı, mükemmel başlangıçtan sonra ne oldu ki bu hale geldim, o kadar antrenman, strateji derken koskoca seneyi çöpe attım gitti, cevapları bulamıyordum, tüm soruları baştan atıp devam etmekten başka çarem yoktu şimdilik. Ayrıca güzellik uykusundan sonra kendimi biraz daha iyi hissedip en az ayakta durabiliyordum. Bol şekerli kahve ve Koray’ ın getirdiği olağanüstü, muhteşem, harika meyveli turtayı yedikten sonra (seneye sırf o turtayı yemek için yarışa katılacağım) yola koyulduk. Önümüzde sadece 48 km vardı. SADECE. Capcanlı şekilde istasyondan ayrılıp ilk tırmanışta tekrar yamuldum, gözlerim resmen kapanıyordu. Fazla uzaklaşmadan geri döneyim derken “finisher (bitirme) yeleği kapmadan buradan gidemem fikri” beni bol çamurlu yolda tutturdu. Ayakta uyumak da fıtratta varmış, çok kötüleştiğim zaman bir taşa oturup gözlerimi kapalı tutuyordum. Yolda bir küçük kontrol noktası ahırın içindeydi, orada uyumaya çalışırken donacaktım az kaldı, koşa koşa sokağa çıkıp ateşin yanına kendimi attım (görevliler ısınmak için yakmışlar). Nihayet 140. km kontrol noktasına vardığımızda masa üzerinde uzanıp, üzerime aluminyum battaniyeye sarılıp kalabalık ve gürültü içinde uyumaya çalıştım, çadırın içi o kadar buharlaştı ki üzerime damla damla su akıyordu. İstasyondan çıkıp tırmanışa başladık. Bir anda bu upuzun gecenin asla bitmeyeceğini düşünürken yolda farklı zamanda Fırat, Servet ve Mehmet Ali’ yi görmek harika oldu. Yavaş yavaş gün doğuyordu ve yorgunluğa rağmen müthiş dağların karlı manzarası ve yeni günün başlangıcından keyif çıkarmaya çalışıyordum. İnişlerden birinde uykuya dalıp az kaldı çamura dalacaktım, yetmedi peynir hakkında abuk sabuk konuşmaya başladım. 🙂

40601861

Vallorcine kontrol noktasına (150 km) vardığımızda hava tamamen açıldı, burada neşeli bir kalabalık vardı, ne de olsa finişe çok az vardı. Hava şartlarından dolayı rotayı biraz değiştirip bir tırmanış ve Chamonix’ ye iniş kaldı. Çıkışta hava iyice ısındı, ondan dolayı finişe en güzel şekilde varmak üzere pantolon ve su geçirmez montumu çıkarıp çok tarz şapkamı ve gözlüğümü taktım. Lahana gibi finişe girecek değilim hani. Şunu düşündüğüme göre kendimi toparlamışım demek ki. Güneşin ısısıyla keyfim yerine geldi. Biraz tırmanıştan sonra devasa kaya ve kökleri geçerek inip son tırmanışa geçtik. Son istasyona ulaşıp iki bardak kola içip finişe fırladık. İnişi tek nefesle geçtik diyebilirim. Finişin yakınlığı inanılmaz güç veriyordu. Yolda o destek veren insanlar… Chamonix’ ye ulaşınca ilk gördüğümüz Umut Can oldu ve müthiş fotoğraflarımızı çekip finişe kadar bizimle geldi, Faruk da bizimle koşup çekim ekibine haber vermek üzere bizden ayrıldı. Yolda Aslı ve Utku motivasyon vererek neredeyse finiş çizgisine ulaştık. İnsanların tezahüratları, alkışları ve tebrikleri hepsi unutulmazdı. Finiş çizgisini geçerken 171 km uzunluğunda hayatı yaşamış oldum. Finişte Aykut, Hakan, Ömer ve Burak bizi beklerken birbirimize sarıldık, bizden önce finişi gören dostlarımızla birbirimizi tebrik ettik.  Çok enteresan, yarış ilkinden daha uzun sürdü ama bana daha kısa geldi, fiziksel olarak kendimi iyi hissetmememe rağmen zihinsel olarak bu sefer daha kolay olayı atlattım. Soğuk biradan sonra hayat daha da güzelleşti. “Bir daha koşacak mıyım?” “Kura çıkarsa, elbette!” “Neden?” “Çünkü ne yapıp edip 30 saat altına ineceğim (hevesim geçmezse) ve o zaman kendimi Dom Perignon ile ödüllendireceğim!” 🙂 

21270984_1525469220844816_4522247875677089185_n
Fotoğraf: Aslı Sertçelik
0M8A0740
Fotoğraf: Umut Can Teniz

Aydın Abi’ ye, Koray’ a, Aykut’ a, Faruk’ a, Aslı’ ya, Utku’ ya, Ömer’ e, Burak’ a, Hakan’ e ve Umut Can’ a kocaman teşekkürler, destekleriniz müthişti, iyi ki varsınız! Biz evde olmadan hem evdeki kedilerimize hem de onlarca sokak canlarına bakan komşumuz Handan’ a sonsuz teşekkürler! Elbette sevgili eşim Alper’ e kocaman teşekkürler!

Malzeme desteği için Salomon Türkiye, saat desteği için Suunto Türkiye’ ye, gözlük desteği için Ren Spor’ a ve her türlü destek için Argeus Travel’ a kocaman teşekkürler!

Not: Hava çok soğuk olmasına rağmen yanımda bol bol malzeme olduğu için (zorunlu malzemeden fazla) pek sıkıntı yaşamadım, sadece ikinci gece üşüdüm, o da ateşten dolayı. Yanımda birkaç bere, yedek çorap, 4 eldiven vardı neredeyse hepsini kullandım.

Malzeme olarak neredeyse Tor des Geants ile aynı malzeme leri kullandım sadece farklı ayakkabı ve baton vardı, kramponlarımı da evde bıraktım, zorunlu malzemeler arasında değildi.

Ayakkabı olarak Salomon S-Lab Sense 5 Ultra kullandım, çok rahattım sadece bir sonraki kez aşırı çamurda bu modelin SG olanını kullanacağım.

Baton Leki Micro Trail Pro kullandım, tek kelimeyle mükemmel.

Gözlük ise Nisan ayından itibaren Smith marka kullanıyorum ve çok memnunum.

40554113

Ve son değerlendirme olarak her şey o kadar iyi giderken neden sonra sürünme yarışına dönüldü, kendi kendime (önceden bilmeme rağmen aynı hatayı yaptım) tekrar hatırlatıyorum.

  • Yarış öncesi önemsiz konulardan dolayı gereksiz strese girdim. Mümkünse yarıştan önce (1-2 hafta) kendinizi gereksiz stresten koruyun, çok fazla enerji alıyor.
  • Yarıştan önce iyi dinlenemedim (1-2 haftalık süreçten bahsediyorum), antrenmanlarımı azalmama rağmen bu zaman çok koşturmacayla geçti (tamamen benim suçum, vaktimi iyi değerlendirmedim). Hayat temposunu mümkünse biraz yavaşlatmak lazım.
  • Yarış öncesi (son günler) fazla dolaştım ve ayaklarımı az uzattım. Yine benim hatam ama ne yapalım gezecek çok yer var. 🙂

En mükemmel hazırlık yapmama rağmen evdeki hesap çarşıya uymayabilir ondan dolayı her şeyi olduğu gibi kabul etmek, gülmek, gülümsemek ve yaşanan aksilikleri dünyanın sonu olarak kabul etmemekte fayda var :).

Ne dedik “her yarış bir derstir” ben de tekrar iyi bir öğrenci olduğumu düşünüyorum.

TÜM PARKURLARDA YARIŞAN DOSTLARIMA KOCAMAN TEBRİKLER!

Evdeki hesabın çarşıya nasıl uymadığının hikayesidir” için bir yorum

Yorum bırakın