Yeniden doğmak – Tahtalı Run to Sky

Zamanın durduğu bir yer düşünün, huzurun içinde bulunduğu masmavi  safir deniz ve zümrütle dokunmuş kutsal dağlar. Alarma ihtiyaç olmadığınız bir yer düşünün, her sabah onlarca kuş seslerine, sonsuz şarkılarına ve güneşin doğuşuna uyanmak. Nefes alabildiğiniz süresince her saniye şükür ettiğiniz bir yer düşünün. Mutlu olup her sabaha uyanmak, yürüyebildiğim ve koşabildiğim için her var olduğum an evrene teşekkür etmek. Daldan düşmüş bir portakal alıp sulu sulu yemek, öyle yemek ki kollarından bol bol su aksın. Teninde yoğun tuz ve güneşin sıcağını hissetmek, güneş uykuya geçince üzerinde hafif bir esinti hissedip yok sayarak hafif rüzgarın kıyafetine sarılmak. İşte Çıralı böyle bir yer – huzur dolu bir doğa harikası.

Vertikal Kilometer (VK) 6 km (+1200 m) ve TAHTALI BERG SKY RACE 60 km (+3800 m) maceralarım 

İki gün üst üste iki yarış koştuktan sonra tek bir pişmanlığım vardı, daha önce burada koşmamak…

Çıralı’ ya Çarşamba günü gelip portakal ağaçlarıyla boğulan Almira Bungalows  isimli tesise yerleştik. Yeşilliğin içinde saklanmış bir cennet.

3

Perşembe günü erken saatlerde kuş şarkılarına uyanıp ve ısınma koşusunu yapıp sade ama o kadar da leziz kahvaltıyı tadımlamak paha biçilmezdi. Günü denizde yüzerek ve VK yarışı öncesi tatlı telaşta geçirdikten sonra kendimizi Morpheus’ e teslim ettik. Çıralı’ da o kadar huzur dolu bir ambiyans var ki insan yarış öncesi bile heyecanlanmaz. Halbuki açık havada tüm gün geçirince erken yatıp erken kalkarak doğa ile uyumlu bir ritme giriyorsun. Keşke şehrin yoğun temposuyla doğanın saatlerine ayak uydurarak hayatımızı sürdürebilseydik her daim. Tıpkı bir kuş gibi, güneşi şarkısıyla uğurlayarak sabah yeniden doğup güneşi selamlamak…

Kaldığımız yerin müthiş ve yardımsever ekibi akşamdan bize  kahvaltı hazırladı, bize de erkenden kalkıp sadece bu kahvaltıyı yemek kaldı. Start alanına 9 sularında ulaşınca neredeyse hemen start aldık.

33477501_1549506621826820_5643769485744668672_n
F: Tahtalı Run to Sky

Yarış tek nefesle geçti desem yeridir.

33136397_1546369088807240_8477343342890319872_n
F: goshots.net

İlk adımlarımı atarken bu yarış nasıl bitecek derken 1200 m irtifa kazanıp 2365 m’ de  kendimi buldum.

33427307_1549232658520883_78202661446352896_n
F: goshots.net

Tahtalı Dağı zirvesi emeğimi boşa çıkarmadı ve enfes manzarası ile tüm yorgunluğumu aldı. Bitiş çizgisini geçtikten sonra ertesi günkü 60 km’ lik etap için hazırlıklar başladı. Beslenme ve dinlenme.

IMG_1875
F: Tahtalı Run to Sky

Cumartesi sabahı kuşlar uyanmadan biz uyandık. Sadece uzaklardan horoz sesi geliyordu, bu kadar da olsun. Hazırlandıktan sonra starta doğru yola koyulduk ve 10′ dan 1′ e sayarak maceramız başladı.

33333780_1548309641946518_6417073202018648064_n
F: goshots.net

Parkurun ilk 3 km’ si asfalt, yarışa rahat bir şekilde başlayıp düz yolun keyfini çıkarıyordum  Yanartaş’ a doğru tırmanmaya başlıyorum.

33139031_1546386252138857_4913978662967050240_n
F: goshots.net

Aklımdan geçen: “Doğa ne müthiş bir şey ki bizi her daim şaşırtmaya devam ediyor”.

33566846_1549256175185198_2604522194688016384_n
F: goshots.net

Tırmanıştan sonra bacaklarımı dinlendirerek iniş yapıyorum. Saat daha çok erken, bize yardımcı olan bulutlar güneşi bizden gizleyerek işimizi kolaylaştırıyor. Nihayet Ulupınar kontrol noktasına ulaşıp sularımı tazeleyip yoluma devam ediyorum. Bundan sonra bol bol çıkış olacak bazen sert bazen yumuşak ama bu pek yormaz çünkü müthiş manzara eşliğinde ormanın içinde koşuyoruz. Bazen geniş yollar bazen ağaçların içinde daracık patikalar birbiriyle yarışır gibi bize olağanüstü manzaralar sunuyor.

33503341_1549290991848383_1416552816347971584_n
F: goshots.net

Beycik kontrol noktasına ulaşınca biraz soda biraz kola içip zirveye doğru yoluma devam ediyorum. 1800 m’ ye kadar ormanın içinde koşup sonradan artık dünden tanıdığım yollar. Tahtalı Dağ zirvesine doğru bizi götüren çırılçıplak çarşak dolu bir yol. Bu tırmanışta kendimi çok güçlü hissedip zirveye 4 saat 33 dakikada ulaştım. Sularımı tazeleyip ve iyice beslenip inişe geçtim. Güneş yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı. Paldır küldür inerken hızımı kesmemeye çalıştım, böylece ayaklarım da tüm taşlara takılmış oldu. İnişin ilk bölümü baya sertti, çarşaklarla birbirimize doyamadık :). Çarşaklarla vedalaşıp patikalara merhaba dedikten sonra stabilize yola kavuştuk. Koşabildiğin kadar koş diyeceksin ama nerede. İrtifa azaldı sıcak da arttı. Güneş ise bulutları kovalayıp bizi kızartmaya çalışıyordu. Müthiş keyifli bir çıkıştan sonra benim için en zor bölüm başladı. Yavaş yavaş hayatımı sorgulamaya başlıyordum ama henüz tam anlamıyla değil. Çukuryayla kontrol noktasına vardığımda baya iyiydim kola ve soda içtikten sonra kendimi toparlayıp iyice hızlandım. Geniş yolda koşup göl tarafından gitmeye çalışıyordum. Yaylakuzdere kontrol noktasına yaklaşık 2 km gelmeden önce her yarışta olan geleneksel iç konuşmam artık tam gazıyla devam ediyordu: “Ben neden koşuyorum, hayatımın anlamı ne, ben kimim ve neredeyim?”. Hava o kadar ısındı ki bir mataranın kalan suyunu enseme ve sırtıma döküp (nasıl olsa istasyona kadar çok az kaldı) bandanamı ıslatıp yüzümü sildim. Aslında fiziksel olarak müthiş hissediyordum kendimi, kaslarımda en ufak ağrı bile yoktu ama bu sefer sıcak hava biraz etkiledi. Yaylakuzdere kontrol noktasına vardıktan sonra gönüllü arkadaşlar bana: “Buraya çok iyi geldiniz, çok iyisiniz” bana  diyerek moral vermeye çalıştı. Beslenip ve sularımı tazeleyip neredeyse tamamen çeşmeye girdim. Biraz serinledim, kol bileğimdeki bandanamı iyice ıslattıktan sonra yanıma bir parça ekmek ve peynir aldım ve zorla yedim. Buradan sonra hafif çıkış başlar, geçen gün VK’ ya giderken yolda kısa mola verdik, yine o koltuğu ve o dut ağacını gördüm. İkisi bana o kadar çekici geldi ki anlatmak ne mümkün. Ne bacaklarımı ne de midemi riske atamadım. Koltuğa otursam bir daha kalkmak ne mümkün, dut yesem midem beğenir mi beğenmez mi bu da ayrı bir soru işareti. Yarışın en zorlandığım noktası buydu galiba, bacaklarım gitmek istiyor ama beynim sıcaktan durdu sanki. Bir süre kendimi sopa ile koşturdum (temsili 🙂 ). Dünkü VK’ nın startına ulaşınca (aynı yerden geçiyorduk) yeniden doğdum. Beynimdeki yorgunluk kapanıp yerine yarışa yeni başlamış gibi ferahlık geldi. Tanıdığım yerlerden geçip manzaraların keyfini çıkarıyordum. Bu zorlu çıkışı yeniden yaşıyorum ama ondan keyif alıyordum ve kendimi tekrar çok güçlü hissetmeye başladım. O kadar mutlu oldum ki sanki birkaç dakika önce sürünen ben değildim. Yörük yolları, incecik ve belli olmayan patikalar bazen hiç patika olmayan kozalak dolu yerler, kalan son kilometrelere ne kadar çok manzara ve ne o kadar duygu sığınmış. İçim gülüyordu ve yazacağım raporun ismini kesinlikle biliyordum: “Yeniden doğmak”. Her şeyim bittiğini düşününce bitmiyor işte ve ben bitti diyene kadar da bitmez. İnsan bitti diyene kadar bitmez, mücadele ettiği sürece her şey devam eder, bedenimiz ve ruhumuz yaşamaya devam eder. İnsan beyni ve bedeni o kadar güçlü ve o kadar potansiyele sahip ki, yeter ki durma ve yoluna devam et, ister hızlı ister yavaş ister koşarak ister sürünerek ama devam et. Söylediklerim sadece yarışta değil hayatta da öyle. Bu yarışta çok net anladım ki: “Yeter artık” deyince iş bitmiyor ama sadece yeniden başlıyor. Tıpkı bu yarışta olduğu gibi öldüğümü sanıp en beklemediğim anda yeniden doğmuş oldum. Bu kadar filozofiye dalarak önümde dalı görmeyip çok fena bir şekilde takıldım, kolumda hala hatıra var :). Mataralarımı tamamen doldurmama rağmen suyum bitmeye başladı. Son jelimi son suyumla içtiğimde finişe kadar yaklaşık 3 km vardı. Yolda birkaç yerde su vardı, içip içmeyeceğime emin olamadım ama yine de azıcık içip bandanamı ıslattım.  Finişe çok ama çok az kaldı, ormanın derinliklerinin içinde bitiş noktasını tespit etmeye çalışıyordum ama nafile. Her şey gibi bu yarışın da bitişi olacağını düşünerek gireceğim denizi hayal ederek ormanın içinde kendimi dört bacaklı bir hayvan hissediyordum (batonlarla beraber 4 ayak yapar). Batonlar çıkışlar ve inişlerde bana çok iyi dost oldular. Nihayet teleferiğin alt istasyonu uzaklarda görüldü ve o an benden daha mutlusu yoktu. Birkaç yüz metre koşarak beynim nirvanaya ben ise finiş çizgisine ulaştım.

33401178_1548323741945108_585210249225437184_n
F: goshots.net
33535099_1548329391944543_990471543525998592_n
F: goshots.net

Neyi daha iyi yapabilirdim?

  1. Kesinlikle iniş konusunda kendimi daha çok geliştirmem lazım.
  2. Bu kadar sıcak havada 1 litre su yetmiyor bana, gözönünde bulundurarak 1.5 litre su almak benim için daha mantıklı.

Ne için aferini hakettim?

  1. Yarış süresince beslenme konusunda kendimi iyice geliştirdim ve artık açlık duygusu yaşamıyorum.
  2. Tırmanışlarda kendimi gerçekten güçlü hissetmeye başladım, darısı inişlerin başına.
  3. Kol bileğime bandanamı sarmayı unutmadım, yol boyunca terden silmekten başka sürekli ıslatıp serinlemek için müthiş bir çare.

6 km + 60 km (5000 m yükseklik kazanımı) iki gün üst üste koşma konusuna gelince: Avantajlı taraf daha güçlü, bu parkurda ilk kez koştuğum için zirve çıkışı ve 60 km’ nin son bölümünün bir kısmın bir gün önce görmüş oldum, beni neyin beklediğini biliyordum. VK’ sonrası hiç kas ağrısı olmamasına rağmen azıcık yorgunluk vardı. VK’ yı koşmasaydım 60 km daha iyi koşar mıydım açıkçası bilmiyorum zaten elimden geleni yaptığımı sanıyorum. Ha şöyle, ertesi gün 60 km koşmayacak olsaydım VK’ da belki azıcık daha kasardım.  Ama ikisini koştuğum için kesinlikle pişman değilim. İkisi muazzam ve koşulacak parkurlar. Belki de 6 km + 27 km kombinasyonu daha insaflı olabilir ve seneye onu yaparım.

Parkurlara ve organizasyona gelince; kesinlikle görmeye ve koşulmaya / tırmanmaya değer bir parkur. Buraya daha önce gelmediğim için gerçekten pişmanım. Parkura çok emek harcandı, organizasyonun ellerine sağlık, bize de koşup parkurun hakkını vermek kaldı. Polat Dede’ ye, Savaş Gündüz’ e, Zeynep Dede’ ye, Ayla Coşkun Gündüz’ e ve tüm Rossist Event Ekibine sonsuz teşekkürler. Gönüllüler de harika, istasyonlarda yardımlarından tut, motivasyon verene kadar hepsi muazzamdı. Ölçüm yapan Argeus Ekibine, harika fotoğraflarımızı çeken goshots.net Ekibine emeği geçen tüm sponsorlara çok teşekkürler. Söylemeden olmaz, konakladığımız Almira Bungalows ailesine kocaman teşekkürler, evde gibi hissettirip hiç ayrılmak istemediğim bir yer oldu. Keşke daha fazla kalabilseydik düşüncesiyle ayrıldık. Çıralı öyle bir yer ki bir kere gittin kalbinin bir yerinde sürekli kendini hissettiriyor.

Beslenme:

Yol boyunca IRONDEER jelleri ve izotonik; hurma; istasyonlarda peynir, zeytin, ekmek, portakal, muz, soda ve cola. Böyle sıcak bir havada soda hayatımı kurtardı.

Kullandığım COLUMBIA MONTRAIL ürünleri: 

CALDORADO 7L RUNNING ÇANTA; CALDORADO II AYAKKABI; BOYUNLUK; TITAN ULTRA SLEEVELESS ATLET; TITAN ULTRA PERFORMANS ŞORTU; TITAN ULTRA KISA KOLLU TİŞÖRT; TITAN LITE WINDBREAKER II RÜZGARLIK.

Kullandığım baton: Leki Micro Trail Pro

33509567_1548310921946390_261455507078774784_n (1)
F: goshots.net
33502383_1548314325279383_1153651923925073920_n (1)
F: goshots.net

Yorum bırakın