“4:15” Tahtalı Run To Sky

Koşu olmadan hayatımı nasıl düşünemiyorsam müzik de öyle benim için. Bu yarışın şarkısı da bu oldu. 🙂 

Up&Up – Coldplay

Bu sene çok enteresan bir sene, 2019 yılına koşarak girdiğim için (yeni yılın girişini kutlarken biz de 20.19 km koşarak gece yarısını bu şekilde devirdik) günlerim genelde koşarak – koşturarak geçiyor, ayrıca bu sene tüm katıldığım yarışlardan inanılmaz keyfi alıyorum. Senenin hedefi PTL olduğu için amacım kendimi fazla yıpratmadan en sevdiğim yarışlara katılmak, ondan dolayı mesafe seçimine özellikle dikkat gösteriyorum. Geçen sene 60 km koştuktan sonra bu sene kesinlikle yarışı zirvede bırakacağıma kendime söz verdim. Ayrıca 27 km koşarak denize girmek için daha fazla vakit kalıyor. 🙂

Çıralı’ ya Salı günü geldikten sonra Barış Pansiyon‘ a yerleştik. Hemen yarışın başlangıç noktasında olup (bu sefer yarışa doğrudan yataktan başladım diyebilirim 🙂 ) denize çok yakın, büyük bir bahçeye ve güzel kahvaltıya sahip olan (o pişi ve keki unutamıyorum 🙂 ) huzur dolu ortamlı ve çok misafirperver bir yer. Sahipleri yarış öncesi harika motivasyon verdiler, buradan hem kendilerine hem de tüm personele kocaman teşekkürler! Seneye tekrar oradayız.

Özellikle bu mevsimde Çıralı bir ayrı büyüleyici: Serin turkuaz suları (bir senelik yüzme ve güneşlenme planımı tamamladım sayılır), dağlarla sarılmış çam kokulu patikalar ve uzaktan bize göz kırpan Tahtalı Zirvesi. Hepsini doya doya yaşamaya çalıştım. Erken saatlerde kuşlarla uyanarak denizin kucağında kendimi bulmak, gerçek olamayacak kadar müthiş güneşin uyanışını izlemek, daldan dutları yemek. Hele Cumartesi gece öyle bir mehtap vardı ki, suların üzerinde sonsuza kadar götüren ay ışığı unutulmazdı. Doğa ile bütünleşme bu inanılmaz duygu özellikle o yerde ve özellikle o sessiz saatlerde hissediliyor. O anda kalıp zamanın akmaması, hepsini içine çekip hafızada ömür boyu kalmasını istiyorsun. Yarışta öyle değil ama. 🙂 Her saniye sonsuza kadar sürer gibi zamanın çemberi içinden çıkamıyorsun.  

Vakit akıp gitti ve yarış günü yaklaştı, önceden her zamanki gibi dostlarla sohbet ve malzeme hazırlıkları. Günün en önemlisi ve artık geleneksel hale gelen annemle yarış öncesi motivasyon görüşmesi. 🙂

Ben: “Annem yarın sabah sizin saatinize göre 06:00′ da yarışa başlıyoruz, lütfen bana dua eder misin.”

Annem: “Lenoçka ne kadar koşuyorsunuz?”

Ben: “Be sefer 27 km.”

Annem: “Ah ne güzel bu sefer az. Ne kadar sürede bitirmeyi hedefliyorsun, ona göre dua edeceğim?”

Ben: “4.15 yeterli” 🙂

Annem: “Hadi bakalım, sana ve Alper’ e bol şans, bitince haber ver lütfen!”

Aslında “4.15” süresi rasgele aklıma geldi halbuki böyle bir şey planlamıyordum ama bu konuşmadan önce bir arkadaşımla yarış hakkında konuşup onu yapabilirsin iddasıyla aklımda kaldı. Ne de olsa hedefleri yüksek tutmakta fayda var.

Erken saatte yatmama rağmen tüm gece uyku tutmadı, gece yarısına kadar Alper ile “kim kimi geçecek” geleneksel tartışmalarından sonra döne döne neredeyse sabah oldu. Uzaktan horoz sesleri gelmeye başlayınca saatim 04:40 gösteriyordu. Kısa bir uykuya dalıp artık kuşların muhteşem şarkalarına uyanmış oldum. Kısa bir kahvaltıdan sonra 60 km koşan arkadaşlarımı uğurladık ve artık kendim yarışıma odaklanmak kaldı.

Bir kez daha zorunlu malzemeleri gözden geçirip ve antrenörün taktiklerini kafamda çevirip starta doğru yürümeye başladım. 

Benim için yarışın en önemli kuralları: Doğru nabız, doğru zamanda doğru beslenme ve ne olursa olsun zihni yarışa odaklı bir şekilde tutmak. Bu sefer yarışa bir tık daha yüksek nabızla başlayacaktım.

Hızlı bir şekilde çıkış yapıp (nabız her zamanki gibi kontrol altında elbette) 4 kilometre düz asfalt yolda coşkulu bir şekilde koştuk. Sonra doğrudan çıkış ve hafif iniş. Hava muhteşemdi, patika ve manzara da öyle. Ormanın içinden geçerken o mis çam ağaçlarının kokusu nasıl unutulmaz ne kadar güzel ki hala burnumda. İlk  kontrol noktasına (9.6 km Ulupınar) 1 saat 7 dk 14 sn de 15. sırada ulaştım. Sularımı doldurduktan sonra hemen hafif çıkışa geçtim. Kıvrılan yol yavaş yavaş yukarıya götürüyordu. Koşarken birden geçen seneki yarışı düşünmeye başladım. 2018 yılında zirveye 4 saat 33 dk 49 sn’ de ulaştığımı hatırlayarak ikinci istasyona ulaşım zamanımı bir türlü hatırlayamadım. Ondan dolayı geçen seneye göre daha hızlı mı daha mı yavaşım hiç fikrim yoktu. Çok da önemi yoktu aslında, çünkü zaten elimden geleni yapıp daha hızlı gidemezdim. Bu raporu yazarken sonuçlara baktım meğersem bu sene Beycik’ e 7 dk daha iyi bir sürede ulaştım. İkinci kontrol noktasına (18.8 km Beycik) 2 saat 23 dk 44 sn’ de 12. sırada ulaştım. Bir şeyler yedikten ve sularımı doldurduktan sonra yola konuldum.

F: GoShots

Buradan sonra en eğlenceli bölüm başlıyordu – ilerledikçe hem patikalar hem de çıkışlar sertleşiyordu. Bazen sisle bazen güneşle süslenmiş patikalar beni bulutlara doğru götürüyordu. Ağaç bölgesiyle vedalaştıktan sonra taşlı ve karlı patikalar, gümüş kaplamalı altın dağlar beni karşılayıp finişe kadar bir an olsa da bırakmadılar. Burada bana ne olduysa artık tüm şalterleri tamamen kapatıp resmen uçuş moduna geçtim. Kendimi müthiş güçlü ve hiçbir yerle bağı olmayan bir kuş gibi hissediyordum. Sanırım geçen sene koştuğum Vertical Kilometre’ yi (VK) kafamda canlandırıp aynı performansı sergilemeye çalıştım. 🙂 

F: GoShots

Bir ara saatime rasgele bir bakış attığımda “4.15” süresinin benden uzaklaşmaya başladığının farkına vardım.  Bitiş çizgisine kadar daha biraz mesafe varken aynı zamanda vakit, avuçta tutmaya çalıştığım kum gibi parmaklarımın arasında akıp gidiyordu. Aklıma aksiyon filmlerinin kahramanları geldi, hani dünyayı kurtarmaya çalışırken saat tablodan son saniyelerde ağır çekim gibi hızla uçuyor. İyi ki kendim hariç başka birini kurtarma derdinde değildim ki belki de “4:15” i yapmayarak kendimi kurtarmış oldum. Aslında zirveye doğru yolculuk o kadar keyfliydi ki onu doya doya yaşayarak bir tık daha uzatmak istedim belki de. “4:15” barajına takıldığımı anlayınca üzüldüm mü? Tabii ki hayır, her şey de birarada ve sonsuza kadar mükemmel olmasın. Kendimi daha da geliştirmek için 5 dk kalsın, şimdilik ve sonraki Elena arasındaki farkı ve sadece bana ait 5 dk. Bazı zamanlarda bitmesini istemediğin bazı zamanlarda bir an önce bitsin istediğin bir zaman kavramı.

F: Ahmet Arslan

Finiş çizgisini 4 saat 20 dk 54 sn’ de geçerek genel klasmanda – 4., kadınlarda – 1. oldum. Bu şekilde geçen seneye göre zirveye 13 dk daha hızlı ulaştım, “4:15” hedefi de 2020 yılında neden olmasın?

F: GoShots

Hem koşucu hem de Kaçkar Ultra organizatörü olarak bu zorlu yarışa ne kadar koskoca emek harcandığını çok iyi anlıyorum. Biz bu muhteşem patikalarda koşabilelim diye dev bir ekip gece gündüz çalıştı. Polat Dede ve Savaş Gündüz başta olmak üzere tüm Rossist Ekibi‘ ne ve Argeus Ekibi‘ ne, gönüllülere ve destekçilere dev tebrikler ve teşekkürler! Bu müthiş patikalarda koşma şansını tanıdığınız için iyi ki varsınız. Harika fotoğraflar için ellerinize sağlık GoShots Ekibi

İki yıldır her konuda bana destek olan Columbia Sportswear Türkiye‘ ye (Montrail Bajada‘ cığımla müthiş işe imza attık) ve her saniye ile kilometrede bana doğru yolu gösteren Fenix5X saat için Garmin Türkiye‘ ye sonsuz teşekkürler!

Hah bir de unutmadan, hep derim ya zorunlu malzemeyi organizasyon için değil kendimiz için taşırız. İşte bu kare en iyi ispatı. Zirve çantasına uzun alt koymayı unutan ve alüminyum battaniyeyi en son moda etek haline getiren benim. Patikalarda görüşmek üzere.

F: Alper Dalkılıç

 

 

HAYALLERİN ÖTESİNDE

Her defa Alanya Ultra Trail yarışını koşarken bir sonraki sene en uzun mesafesini koşmayacağıma dair kendime söz veriyorum ama sonradan ne oluyorsa kendimi en uzun mesafede bulup mesafenin kendisi de uzadıkça uzuyor.

Üç sene de doğum günümü Alanya’ da kutluyorum, bu sefer bir ayrı oldu, organizasyon ekibi teknik toplantısında harika bir pasta bana yedirdi.

Kışın ve ilk baharda verimli bir hazırlık süreci geçirdim, koşu, bisiklet ve güçlendirme hareketleri yanında hayatıma yeni bir aşk girdi – oryantiring. Neredeyse tüm uzun antrenmanlarım ormanda tek başıma, harita ve pusula ile geçti. Sabit Hedef Ligi derken iyice kendimi bu mecraya kaptırdım: Oryantiring, antrenmanlarıma inanılmaz renk katıp hem inişlerimi hem de çıkışlarımı inanılmaz bir şekilde geliştirdi. Hedefin peşine koşarken en kısa yoldan gitmeyi öğrenirken farklı zorlu zemin yapılarında çalışmak beni çok güçlendirdi hem fiziksel hem de zihinsel olarak, bazı hedefleri saatlerce aramış oldum, sabır konusunda zirveme ulaşıp ultra maratonlarda da bir adım daha ilerlemiş oldum.

Yarış öncesi tam doğum günüme denk gelince fırtına gibi geldi geçti, akşam saatlerinde kendimi odamda bulup ekipmanlarıma son rötuşları yapıp hemen yattım.

Kahvaltıda geleneksel tam tahıllı çikolatalı parçalı yulaf, starta kadar ısınma yürüyüşü ve artık yarışın başlangıcına saniyeler kaldı. Dostlara başarılar derken geri sayıma başladık.

Strateji her zamanki gibi: Belli nabız aralıklarıyla gidip düzenli beslenmek. Bu parkuru 3. kez geçecektim ama sevgili Ahmet Arslan bu sefer parkurda değişiklik yaptı, hem mesafeler uzadı hem de daha çok muazzam patikalar eklendi.

Screen Shot 2019-03-27 at 12.08.36Parkurun başlangıcında sağlam bir çıkış başladı ama kalabalık ve sıkışık gittiğimiz için hem de sonradan baya koşabilecek bir yer olduğu için ikinci tırmanışa kadar batonlarımı kullanmayacaktım.

DARE-IMG-2070
F: GOSHOTSNET

İlk istasyonu hızlıca geçip ikinci istasyonda su takviyesini yapıp çöplerimi atıp yoluma devam ettim. Her zamanki gibi kucağımda müthiş müzik vardı, tam yarış öncesi Yanni’ nin müziklerine sıkı sarıldım, bu da bu yarışın şarkısı oldu, playlistimde üst üste 10 kere. 🙂

TRUTH OF TOUCH

Yarışta bol patika olduğu için serinleştirici gölgelerde ilerliyorduk, halbuki aşağılarda hava baya sıcaktı. Beslenme ve sıvı tüketimine özen gösteriyorum. Mataralarımın birine su diğerine ise izotonik ekliyordum. Üçüncü istasyona ulaştığımda Polat, Alper’ in benden 10 dakika önce geçtiğini söyledi. Yarışın daha 20. km’ lerinde yakalamak henüz planımda yoktu, zorlu patikalarda ve sıcak havada tek bir hedefim vardı, plaja kadar kendimi abartılı şekilde yormamak, orada mümkün olunca hızlanmaktır. 2017 yılında hatırladığım zirve yolunda hızlı bir şekilde tırmanıp ve istasyondan biraz su alıp inişe geçtim, yolda iki erkek sporcu geçip biraz hızlandım, tam dönüşte bir baktım kadın sporcu (Tatiana, kadınlarda – 3.) bana doğru geliyor. Tatiana ile bakışırken sağdaki patika girişini kaçırdım iyi ki geçtiğim iki erkek sporcu bana seslendi. Hep beraber patikaya daldık, yumuşacık toprakta çok keyfli bir inişe geçtim. Beşinci kontrol noktasına varınca fazla vakit harcamayıp Atıl’ ın ellerinden biraz çorba, kola ve soda içip yoluma devam ettim. Sıcaklık yavaş yavaş kendiyi göstermeye başladı. Tam burada “hayatımın anlamını sorgulama” bölümü benim için başladı, kafamda deli sorular: “Kimim, burada ne işim var, annem haklı artık yarışlara katılmamam lazım, ufff poff” derken seneye en uzun parkura katılmama dair ciddi ciddi kararlar. Bu yolda Rihanna “I don’ t wanna do this anymore…” söylerken konular ne kadar farklı olsa da şarkı söylerken ona eşlik ederek onunla hem fikirdim: “Vallahi billahi bir daha yapmayacağım”. Dağın bir tarafında güneş o kadar kızıştı ki, geçerken akan çeşmeden mataralarımı doldurup kafama tamamen boşalttım, buz gibi su beni kendime getirdi. Altıncı istasyona girdiğimde Polat, Şavaş ile neredeyse iddaa’ ya giriyordu Alper’ i geçip geçmeyeceğime dair. Aramızda hala yaklaşık 10 dk fark olduğunu söylediler. Ben ise tam sınırdaydım, iyi kötü olmam konusunda. Devam etmek için gayet iyi olup hızlanmak için hiç gücüm yoktu. İstasyondan ayrılmadan kafama su döküp fazla vakit kaybetmeden kaçtım. Kafamda mesafe hesap kitap yaparken müthiş bir patikaya girdim, ayaklarım altında yumuşacık cam iğneleri, kozalaklar ve yapraklar. Kulağımda da Yanni…

VOYAGE

Ultralarda nadir yakaladığım bir dalgaya denk geldim, uçuş moduna geçtim. Bu duyguyu anlatmak pek mümkün değil, sanki doğa ve Evren güçleri bir araya gelip seni ileriye götürüyor ve bu andan itibaren yarıştan inanılmaz keyif almaya başladım, parkurla bir olduk. Güneşin dokunuşları, cam ağaçlarının kokusu, masmavi gökyüzü ve yörüklerin zorlu taşlı patikaları. Yolda şarkı bile söyledim.

Yedinci istasyona varıp soda ve biraz yemek yiyip hızlanmaya hazırlandım. Sodanın yarısını ziyan olmasın diye üzerime döktüm. Paraşüt tepesini geçerken arkamda yaklaşan silüeti gördüm. Tatiana geliyordu… Daha önce koşmadığım kadar inişlerde bastım ve nihayet asfalta kavuşunca oralarda iyice hızlandım. Son kontrol noktasından geçerken birkaç yudum su içip durmadan devam ettim. Dağlardan plaja inince hava ısısı elbette değişti ama ben bir şey pek hissetmiyordum. O anda kendimi nasıl ifade edebilirim sorarsanız – Dakar’ da kumları bölen Kamaz. Kum etabı benim için gayet kolay geçti, plajda bir sürü dost motivasyon veriyordu, hem de bir an önce bu yarışın bitmesini istiyordum. Tatiana’ dan kaçarken Ezgi’ ye baya yaklaştım. İp tırmanışı bölümüne Ezgi ile beraber geldik ve kalan birkaç kilometrelik kale turunu beraber koştuk. Bu bölüm genelde her sene bana çok zor gelirken bu sefer Ezgi sayesinde hızlı bir anı gibi geldi geçti, çok güçlü ve çok hızlı gidiyordu ben de tutunmaya çalışıyordum. Ezgi inanılmaz inişleri koşuyor, o olmasaydı finişe o kadar hızlı ulaşamazdık. Son birkaç yüz metrede yukarıdan Alper’ i görüp seslendim: “Bizi bekle finişi üçleriz” diye onun da anladığı: “Hehe geliyoruz seni yakalamamız an meselesi” bastı gitti. Hele Mustafa’ nın çektiği bir video var. Finişe birkaç yüz metre kaldı o da hala soruyor: “Elena nerede?” 🙂 Buradaki hatam Alper’ e seslenmem oldu, sesiz sedasız gelip finiş takına girmeden önce Alper’ i geçmek ne zevk olurdu ama bu sefer benden verilmiş bir avans olsun, artık sonraki yarışlara bakacağız. Her yarış ayrı bir tecrübe.

F73R7171
F: GOSHOTSNET

Yarışın son metrelerinde Ezgi ile elele tutuşup koşmak, beraber finiş çizgisini geçmek unutulmaz bir an oldu. Hem de sağ kulağımda Yanni sol kulağımda Queen çalarken. Şu ana kadar benim için en muhteşem, en unutulmaz ve en duygusal yarış bitişi oldu. Hiçbir şeyin önemi yoktu sadece dostluğun ve o anın önemi vardı. Patika ve ultra maratonların ruhunu o anda her hücremle hissettim. Elbette rekabet önemli, güçlü sporcularla koşmak inanılmaz geliştiriyor ama rekabetin ötesinde daha da önemli bir şey var, hayallerin ötesinde dostluk ve yardımlaşma ruhu. Yarış geçer ve unutulur ama yaşadıklarımız ve o an hissetiklerimiz, dostluklarımız ömür boyu kalır ve her an sevgi ile hatırlanır.

F73R7191
F: GOSHOTSNET

Sanırım her yarışta hırslarımızdan daha da arınmış oluyorum belki de bu duygusallığın yaşla bir ilgisi var. Alper söz konusu değil ama onu nefes aldığım süreçte geçmeye çalışacağım. 🙂 Hatta bana bir arkadaşım “Alper ile elele finiş çizgisini geçer miydin?” sordu ben de: “Tabii ki hayır” dedim. PTL yarışında mecburen geçeceğiz ama inşallah.

Finişte dostlarımın karşılaması yarışı mükemmel bir hale getirdi. Etrafımda müthiş insanlar var, iyi ki varsınız.

Yarış esnasında elbette zorlu anlar yaşanacak ama ben her zaman derim ki bu yola çıkma sebebim dağlardan ve doğadan keyif almak. Bu sefer benim için hayallerin ötesinde ve ömür boyu hatırlanacak büyülü bir yarış oldu.

🥇Ezgi Akdesir 🇹🇷 10:43:09,01° 
🥈Elena Polyakova 🇷🇺🇹🇷 Columbia Montrail Türkiye 10:43:09,02° 
🥉Tatyana Nikitina 🇷🇺 Trail Running School 11:05:09,93°

TEŞEKKÜRLER!

Organizasyon kusursuzdu: işaretleme, parkur, istasyondaki yemekler her şey harikaydı. Türkiye’ nin en muhteşem parkurlarında biri. Patikalar olağanüstü (hele bu sene o kadar çoğaldı ki), UTMB parkurlarına için muazzam hazırlık.

Ahmet Arslan, Aydın Güney, Koray, Kadir Usta, Korhan Abi ve tüm ARGEUS Ekibi, Polat, Savaş, Atıl ve tüm harika gönüllü ve destekçilere sonsuz teşekkürler. Olağanüstü bir deneyim yaşattınız, iyi ki varsınız.

Bizim fotoğraflarımızı çeken GOSHOTSNET Ekibi ve parkurda tüm fotoğrafçı arkadaşlarımıza.

Tüm koşan dostlarımıza kocaman tebrikler, bu yarışta beni destekleyenlere sonsuz teşekkürler. Columbia Montrail Koşu Grubu olarak ikinci seneye girdik ve inanılmaz güzel dostluklarımız oluştu.

Yarış öncesi beni bantlayan sonrası ise toparlayan PT ACADEMY çok teşekkürler.

Rusya’ dan ta buralarda harika ürünleri ile beni destekleyen IRONDEER.

Ara sıra yaramazlıklarım için bana kızan sevgili antrenörüm Ekaterina’ ya.

Bu seneden itibaren bana destek veren GARMIN TÜRKİYE, Garmin Fenix 5X ile ilk ultra maratonum, performansı harikaydı. Verilerimi merak edenler buraya göz atsınlar: Alanya Ultra Trail

Bana inanan, güvenen ve her konuda destek olan COLUMBIA TÜRKİYE devasa teşekkürler. Bu parkurda zorlu patikalarda çıkışlarda ve inişlerde her zamanki gibi olağanüstü performans gösteren Columbia Montrail Bajada’ mı bağcıklarından öperim.

Bu şarkı olmadan yarış raporu bitmez! 🙂

DON’ T STOP ME NOW

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İda Ultra / Run Zeus

Kaz Dağları, uzun zamandır gitmek istediğim ama bir türlü gidemediğim bir yer. Hayat seçimlerden ve önceliklerden ibaret, ben ise bu sene ne yapıp edip kışa Kaz Dağları’ nda Run Zeus 36 km koşarken “Merhaba” diyeceğime dair kendime söz verdim.

Yolculuk öncesi hepimiz hava durumunu heyecanla takip ediyorduk, bir yağmur yağıyor bir kar örtüsü yer yüzü kaplıyor yarış günü ne olacağı belli değildi ama biz her şarta hazırdık ne de olsa kötü hava yok yetersiz malzeme vardır.

Cuma sabahı kısa yarış öncesi antrenmanı yapıp, sokak hayvanlarını besleyip sıcacık kahveyi termoslarımıza koyup Sevim ve Alper ile yola koyulduk. Araba seyahati boyunca yağmur hiç eksik olmadı, akan suların eşliğinde sıcacık muhabbetimiz ile yolculuğumuzun nasıl bittiğini anlayamadık. Kaz Dağları ise masmavi gökyüzü ve kış soğuğuyla bizi karşıladı.

inspiredbyrun standı işleri, kayıt işlemleri, makarna parti ve teknik toplantısı derken kendimi son damlaya kadar sıkılmış bir limon gibi hissettim. Alper’ in startı daha erkendi ama uyanışını, kahvaltıya gidişini, hiç bir şeyi duymayıp çuval gibi yorganın altında yattım. Alper gidince bir gözü açıp başarılar diledim.

Kalkma vakti geldi, ben de hazırlanıp ve hafif bir kahvaltı yapıp odamı terk ettim. Start alanına transferimiz fazla sürmedi ve nihayet masalsı görünümlü Yeşilyurt Köyü’ ne geldik. Arkadaşlarımla sohbet muhabbet, start verildiğinde MP3 çalarımı açmadığımı farkettim.

47575349_1314603255348097_7027523131501707264_o
F: goshots.net

Biraz uğraşıp müzik eşliğinde yokuş yukarıya çıkmaya başladım. Birkaç kilometre koştuktan sonra delikanlı bir grup oluştu, arasıra ben, arasıra beyler beni geçiyordu. Yaklaşık 10 km koştuktan sonra patikaya bağlandık ve patikayı takip ederek gitmemiz gerekirken ben, işaretleri değil milletin bacaklarını takip ederek yanlış yola saptım. Biraz ilerledikten sonra işaretleri göremeyince kuşku tohumu içime düştü, öndeki gruba seslenip: “Beyler, işareti görüyor musunuz?” onlar da durup: “Hayır” derken 180 derece dönüş yapıp patika stabilize yola kesiştiği yere geri koştum. Bu kayıp bana yaklaşık 4 – 5 dakikaya mal oldu ve doğru yola kavuşunca baya arkalara düştüm. Dere üzerinde zıplayıp moralimi bozmayıp kendi kendime güldüm. “Ulen devamlı yorulmadan her raporda önündeki değil de işaretleri takip etmek gerektiğinden bahsediyorsun da kıyafetsiz terzi gibi oldun. Hem de özellikle bu yerden teknik toplantıda da bahsedildi”. Neyse “Kavga bittikten sonda yumruğu sallarsan ne olacak sallamazsan ne olacak ?” derken “Kendi düşen ağlamaz” sözüyle yoluma devam ettim.

8dbb835d-d7db-4a8b-9b2c-28cf52d8ef1d
F: Cemil Erdoğan

İlk kontrol noktasına geldiğimde sularımı tazeleyip ve bir şeyler atıştırıp istasyondan ayrıldım. Buradan ikinci kontrol noktasına kadar benzersiz manzara eşliğinde koşup olağanüstü doğaya doyamadık.

47686387_1314599472015142_8305633690017333248_o
F: goshots.net

Yeşil tepeler, körfezin sonsuz mavi suları, rengarenk yaprak halıları ve buz gibi dere geçişleri, bu soğuk sular ayaklarıma nasıl güzel geldi bir bilseniz.  Hayat gibi inişli çıkışlı rotada koşup durduk.

47396500_1314600172015072_3614443012282646528_o
F: goshots.net

Yine de yalnız değildim, birkaç erkek sporcu ile mücadele ettik ya ben onları ya da onlar beni geçiyordu. Sonra hep beraber hızımızı alamayıp dönüşü kaçırdık. “Kardeşim, geri dön” işaretini görüp yolumuza kavuştuk. Neyse ki çok uzak gitmedik. Çok keyfli bir tırmanış başladı, burada da yavaş koş tekniğimi uygulayıp neredeyse hiç yürüyüşe geçmeyip ikinci kontrol noktasına ulaştım. Buradan artık azıcık tırmanıp inişe geçiliyordu. Artık finiş kokusunu alıp ve birkaç beyle kapışıp çocuklar eşliğinde finişe ulaştım.

47510963_1314923581982731_6138352613604720640_o (1)
F: goshots.net

Kadınlar ikincilikle bu macera da bitti, 36 km – 03:57:06 sire ile.

Kaldığım otele varınca – Form Termal Otel‘ de kaldık tam 5 çayına yetiştik. Koskoca bardakta bol şekerli çay ve 4 adet üçgen peynirli börek nasıl iyi geldi bir bilseniz. Biraz dinlendikten sonra termal havuz, tuz odası ve sauna inanılmaz iyi geldi. Banyo sefasını da taçlandıran buz gibi su ile bacak duşu resmen yeniden doğuşuma sebep oldu. Sonrada da otelde harika akşam yemeğim (tabii ki bol yeşillikli ve bol proteinli). Bu arada söylemeden olmaz, otelin personeli güleryüzlü ve çok yardımseverdi, anlayışları için çok teşekkürler. ☺️

Müthiş günümüzün sonu olarak 100 km koşan arkadaşlarımızı finişte karşılama.

O kadar hoş bir hafta sonu oldu ki şimdiden seneyi iple çekiyoruz, görüşmek üzere.

Kullandığım ayakkabı: Columbia Montrail Bajada 3 – bu sezonun favorisi oldu zaten.

Rossist Event & Sport Organizasyonu‘ na, tüm sponsorlara, destekçilere, emeği geçenlere ve gönüllülere sonsuz teşekkürler, tüm katılımcılara çok tebrikler.

 

“Koşunuzu nasıl alırdınız?” ya da “başarılı bir yarış için benim altın kurallarım”

Cappadocia Medium Trail

Her zaman Kapadokya’ ya geldiğimde duyguların gökkuşağını yaşıyorum. Her daim aklım  beni ta 2014 yılına götürüyor, Cappadocia Ultra – Trail yarışının ilkine. Serkan ve Sertan Girgin‘ den yarış haberi, mesafe seçimi, hazırlıkları ve yepyeni bir yarışın anlatılmaz heyecanı.  Ekim ayının hafif yağmurlu bir günüydü ve bizler yaklaşık 100 kişi başlangıç çizgisinde yeni maceraya atılmak için sabırsızlanıyorduk. Macera dolu saatler ve 110 km’ nin genel klasman birinciliği. O unutulmaz andan sonra 4 sene geçti, her sene unutulmaz tecrübeler yaşandı ve 4 yarış raporu yazıldı. Çok farklı anlar yaşandı, bazen ağlamak bazen gülmek istediğim dakikalar oldu ancak değişmeyen tek şey vardı – sonbaharın Kapadokya gizemi, bu Kapadokya benim ve sadece bana ait: Akşamları kömür kokulu, mağara otellerin huzur ve sakinliği, ayakların altındaki rengarenk yapraklar ve kırmızı sonbahar elmaları, havada uçuşan örümcek ağları ve Kapadokya şarabı gibi sarhoş eden o unutulmaz özel Kapadokya havası, ballı yerfıstığı ve kış çayı, yemyeşil ama tatlı mandalinalar ve her bir mucize bekler gibi içimdeki çocuğu uyandıran masalsal benim Kapadokyam. Peki sizin Kapadokyanız nasıl acaba?

Perşembe günü akşam saatlerinde otobüsten inince yine, yeni, yineden müthiş bir heyecan içimi sardı. Vakit akıp geçti ve bu sene bu topraklarda 5. kez koşacağım. Yine her metresini bildiğim ve sevdiğim sokaklar ve o unutulmaz kömür kokulu Kapadokya. Yazarken bile kömürün kokusu burnumda. Duygusal bölüm böylece bitti, şimdi teknik bilgilerin zamanıdır.

YARIŞA HAZIRLIK

2 Ekim tarihinde yarışa katılmaya karar verip 4 Ekim’ de mesafeyi seçip antrenmanlara başlıyoruz. Antrenmanlara başlıyoruz derken aslında antrenmanları hiç kesmedik ve sene boyunca koskoca bir iş yapıldı, bu yarışa özel antrenman sürecinden bahsediyorum. Geçmişe dönersek UTMB sonrası ilk hafta hastalık dolayısıyla mecburen dinlenme, Kaçkar Ultra haftası parkur işaretleme ve toparlama derken mesafe 90 km.yi buldu. Sonraki hafta toparlanma ve hafif koşular ile 60 km. Eylül ayının son haftası hafif koşular (38 km) ve evde bisiklet. Aslında Ekim’ in ilk haftası da hafif koşular, bisikletle, esneme ve kısacık intervaller ile geçecekti ama yarışa gitme kararı alınca programımız tamamen değişti ve keyif antrenmanlarının yerine sağlam intervaller ve haftanın uzunu geldi. Öylece Ekim’ in ilk haftasını 56 km, ikinci haftasını ise 69 km ile kapattık. Kapadokya’ dan bir hafta önce Geyik Koşuları 14 km muhteşem silkelenme oldu. Yarış haftası ise bisiklet ve kısa toparlanma koşusu.

YARIŞ ÖNCESİ

Cuma günü boyunca inspiredbyrun standımda çalıştığım için geç saatlerde yarış kitimi alıp ve yemeği yiyip hemen dinlenmeye geçtim. Odamda acele etmeden kıyafetlerimi hazırlayıp yarış boyunca tüm kullanacak cihazlarımı şarja taktım (alın feneri, telefon, saat ve MP3 çalar). Saat 22:00 sularında yatıp 05:30′ da uyanıp hemen kahvaltıya geçtim.

YARIŞ

Bana sorarsanız benim için başarılı yarışın sırrı – plana göre doğru nabızla gitmek, planlı bir şekilde beslenmek ve kafamı rahat tutmak. Elbette yarışa göre gerekli antrenmanlar yapıldı şartıyla. Benim için yarışın en önemli kuralları:

  1. Ne olursa olsun tüm dertlerimi unutup tamamen yarışa odaklanmak. Hiç fark etmiyor antrenman, eğlence ya da hedef yarışı ama başlangıç çizgisine tamamen yarışa odaklı çıkmam lazım. Yarış öncesi dönemi stressiz geçirmek şarttır.
  2. Yarışın ilk saatleri çok ama çok önemli. Nabzı kontrol etmek ve kontrollu şekilde ilerlemek çok önemli. Yarış heyecanında adrenalin tavan yapıyor ve kendini kontrol etmek zordur. Yıllarca saatsiz koştum ve iç hislerime güvenerek temkinli bir şekilde başlayıp yarışın sonuna doğru hızlanıyordum. Şimdi ise yarışın ilk saatlerinde kesinlikle nabzımı kontrol ederek ilerliyorum. Daha yarışın başlangıcında parkurda beni bir sürü sporcu geçti hem 63 km hem de 119 km koşan sporcular, ben ise temkinli tempomu bozmuyordum. Elbette bazen birinin peşinde takılıp bu şekilde ilerlemek istiyordum ama ileride bedelini ağır ödeyeceğimi bildiğim için kendime uygum bir tempomla yoluma devam ediyordum. İstatistiğe baktığımda 2. kontrol noktasına genel klasmanda (63 km koşanlar arasında) 79. sırasında vardığımda finişe genel klasmanda 36. ulaştım demek ki izlediğim strateji doğrudur.  Maaşını alıp ilk günlerde tüm paranızı harcadığınızı düşünün, ne olacak ya kalan günlerde parasız geçirirseniz ya da kredi çekersiniz. Vücuttaki enerjimiz de aynı, kaynaklarını akıllı bir şekilde kullanalım ki vücudumuza sonra borçlu çıkmayalım. Sonuna doğru parayı biraz biriktirelim ki finişte bol bol harcayalım. Uzun mesafelerde stabil bir tempoda gitmek benim için çok önemli, tabii ki sonuna doğru biraz kasabilirim halim kalıyorsa.
  3. Beslenme ve su tüketimi. Yarışta beslenmeme ve su tüketimime çok özen gösteririm. Mesafe ve hava sıcaklığına göre önceden beslenme ve su tüketimi planı yapıp onu sürekli kafamda tutup uyguluyorum. Ne kadar yorgun olursam olayım ama bu plana harfiyle uyuyorum.

Cappadocia Medium Trail yarışına gelince başlangıç çizgisinde beklerken müziğim, yarış – beslenme stratejim ve kafam hazırdı. Tek bir hedefim vardı – elimden geleni yapıp sağlıklı bir şekilde yarışı bitirmek.

UFUK5249
F: UFUK YARAMIŞ

Daha önce iki sefer bu mesafeyi koştum ama parkurda ufak tefek değişiklik olduğu için performan kıyaslanma pek mümkün olmayacaktı. Yarışı temkinli bir şekilde başlayıp bir baktım sporcular yanımdan basıp gidiyorlar ortada durup: “Arkadaşlar, ne aceleniz var :)” diyesim geldi ama elbette yapmadım, herkesin bildiği bir şey vardır mutlaka. 🙂

DARE3886
F: ANNA DARE

1. Kontrol noktasına (10.8 km) vardığımda sadece çöplerimi atıp yoluma devam ettim.

ONUR6832
F: ONUR ÇAM

Yarış başlamadan önce iki matara doldurdum ondan dolayı suya ihtiyacım yoktu. İstasyondan uzaklaştığımda pembe çoraplı kadın beni geçti ve hızla uzaklaştı. Tempomu bozmadan devam ettim, bu da bir irade testi, takip etmek insanın doğasında vardır kesin ve gücünü kontrol etmek bir sanattır, ne derler: Kontrolsüz güç güç değildir. Bu arada  hava tam benlikti, bulutlu ve hafif yağmurlu, ben ise kendimi kelebek kadar hafif hissettim. Uçhisar’ a gelmeden önce ta yaz ziyaretimizden kalan hatıra aklıma geldi, köşede bulunan koskoca bir kara dut ağacı, ne iştahla yemişim o dutları. Kara dut hayal ederken yarış gerçeklerine dönme zamanıydı. 2. kontrol noktasına (27.6 km) kadar hava gayet iyiydi, istasyona varınca hemen sularımı doldurdum ve biraz soda içip koşuma devam ettim.

ONUR8640
F: ONUR ÇAM

Hava ısınmaya başlayınca ben ise sürünmeye başladım ve tüm doğa kurallarına karşı kelebek tırtıla dönüştü. Her atılan adım bana daha da zor geliyordu, antrenmanlarda ve Geyik Koşuları’ nda kendimi ne kadar iyi hissedersem sanırım ki UTMB ve Kaçkar Ultra sonrası hala tam anlamıyla toparlanmamış oldum. Kendimi aynada görmedim elbette ama sanırım suratım bibendumdan farklı değildi.

ONUR8643
F: ONUR ÇAM

Fotoğraflara bakınca gayet iyi görünmeme rağmen o an hissettiklerim hiç de öyle değildi, kendimi dalgalı okyanusta sörf yapar gibi bir kötü bir iyi hissediyordum, bazen o kadar yürüyüşe geçmek istiyordum ki ama ne olursa olsun tempomu düşürmemeye çalışıyordum. Aslında bakarsan beslenme ve su tüketimi iyiydi, nabız da tam yerindeydi ama bacaklarım bir türlü gitmek istemiyordu. Hiçbir şeyi düşünmeyip tamamen müziğe odaklandım. Bir anda yanımdan kırmızı çantalı kadın geçip uçtu, arkasından bakıp kendime: “Eh, bugün gününde değilmişsin herhalde” dedim ama hızımı bozmadım, ne de olsa yolu daha yarılamadık.

1DXM0402
F: GOSHOTS.NET

 

3. kontrol noktasına (35.3 km) gelmeden hem pembe çoraplı hem de kırmızı çantalı hanımefendileri geçip istasyona hızlandım. Kendimi gayet iyi hissetmeye başladım ama her güzel şey er geç bittiği için birazdan tekrar çukura düştüm (kendimi kötü hissettim) ama ne olursa olsun tempomu düşürmemeye çalışıyordum. Kırmızı çantalı kadın beni tekrar yakaladı, ona yol verdim, hızla uzaklaştı ben ise sürünme dalgasını yakalayıp sörfe devam ediyordum. Kızılçukur Vadisi’ ne gelmeden önce tüm mataralarımı doldurmama rağmen su bitti ama bir sonraki kontrol noktasına kadar daha 3 km vardı. Dilim damağıma yapıştı ve sussuzluğumu düşünmeyip hızlı bir şekilde yoluma devam ettim. 4. kontrol noktasına (48 km) vardığımda hemen sularımı doldurup şişenin kalan kısmını kafama ve enseme döktüm, biraz canlandım. Buradan sonra çok sevdiğim bölüm başlıyordu, Akdağ çıkışı. Bu arada belli mesafeden sonra 119 km koşan Alper beni yakaladı ve enseme yapıştı, onu da ara sıra yan gözle kesiyordum. Çıkıştan sona inişe geçerek 5. kontrol noktasına (52.9 km) ulaştım. Su ve kola aldıktan sonra artık yarışın son bolümüne geçtim. Bu yol her sene “neden daha kısa parkura katılmadığımı” sorgulatıyor. Bu sefer pek sorgulatmadı çünkü baştan beri temkinli gittiğim için baya enerjim kaldı ve 119 km koşacak kadar gücüm vardı. İşte ne yapalım uzun yol şoförüyüm ben. Şunu bunu düşünerek önümde kırmızı çantalı sporcuyu gördüm, aslında geçmek niyetim yoktu ama finişe kadar artık 5-6 km kaldığı için yarış bir an önce bitsin diye iyice hızlandım ama yine de gücümü kontrol ediyordum. Artık biliyordum çok ama çok az kaldı. 38 km koşan sporcular da görünmeye başladı, herkes finiş anını iple çekiyordu. Ve nihayet Ürgüp’ e giriş. Şehre girince iyice hızlandım ve yarışın bitimine sadece 1 km kalıyordu. Güçlü bir finiş yapıp 5. kez bu yarışın bitiş çizgisinden geçmiş oldum.

_MG_2048
F: CAPPADOCIA ULTRA – TRAIL

Kendime her sene söz veriyorum bir sonraki sene en kısa mesafeyi koşacağım diye, iki kez en uzunu ve üç kere orta mesafeyi bitirdikten sonra onu da bir ara aradan çıkarmam gerekir sanırım. Seneye bakalım artık, gün doğmadan neler doğar. Her yarış bir tecrübedir ve bu sefer yeni bir ders aldım, parkurda ne olursa olsun sonuna kadar mücadele etme çabası. Bazen gününde olmayabilirsin ve yolda zihnin ne kadar seni yoruyorsa onu da yormaktansa ne yapıp edip onunla barışıp anlaşıp o günkü şartlarla en iyi şekilde yarışı bitirmek mümkündür. Her yarış bir dalgalı okyanus gibi, yarışta bir yükseliş bir düşüş yaşamak kaçınılmaz esas mesele her şey iyiyken hızlı koşmak değil her şey kötü giderken tüm iç gücümü toplayıp moralimi bozmamak ve tempoyu düşürmemektir (elbette farklı durumlar olabilir ama benimki ise sadece aşırı zihinsel ve kısmen fiziksel yorgunluktu, başka herhangi bir sıkıntım yoktu). Ben de bu işi başardığıma inanıyorum, yeter ki iste!

Her zamanki gibi Ürgüp’ te unutulmaz günler geçirdik. Tüm sevgili dostlarımızı görmek muhteşemdi. İki gün boyunca inspiredbyrun standımı ziyaret eden arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

Yarışın organizasyonu her zamanki gibi muhteşemdi. Başta Aydın Ayhan Güney ve Koray Bozunoğulları olmak üzere tüm sevgili ARGEUS Ekibi’ ne koskoca tebrikler ve teşekkürler. Tüm gönüllüler de muhteşemdi, ellerinize sağlık. Tüm sponsorlara, destekçilere, sağlık ekibine, yemek yapanlara ve tüm emeği geçenlere kocaman teşekkürler. Parkurda bizi çeken fotoğrafçı arkadaşlarımızın gözlerine, ellerine sağlık. 

Bu sefer Fresco Cave Suites‘ te kaldık, yardım ve ilgi için tüm güleryüzlü personele çok teşekkürler.

Tüm yarışmacılara çok tebrikler!

PS: Parkurda beni gören ve benimle konuşan arkadaşlarım varsa yarış boyunca müzik dinlediğim için sizi duymamış olabilirim, affola!

TEŞEKKÜRLER
Fenerler için LEDLENSER Türkiye (bu yarışta ihtiyacım olmadı ama zorunlu malzeme olarak yanımdaydı). Alper, 119 km koşarken gece etabında feneri kullandı ve inanılmaz memnun. 
Vitamin desteği için VOONKA (çok yoğun süreçte vücuda destek şarttır).
Anılarımı çekebildiğim için SONY / ActionCam Türkiye.
Sene boyunca yanımda olan COLUMBIA Türkiye Ailesi ve COLUMBIA MONTRAIL KOŞU GRUBU. 
Yarış boyunca COLUMBIA MONTRAIL BAJADA™ III  ayakkabı kullandım, Kapadokya parkuru için mükemmel bir seçim oldu benim içim. Ayakkabının rahatlığı ve zeminde tutunuşu muhteşem. Zorlu yarışlarda vazgeçilmezim oldu. UTMB 100 mil yarışında da aynı modeli kullandım.
96942_0
Ve son olarak beni çok mutlu eden bir noktayı değmek isterim. Aylarca Columbia Montrail Koşu Grubu olarak ormanda koşular düzenliyoruz. Yarıştan sonra “sizin koşularınıza gelmem çok şey öğretti ve yarış boyunca bana çok yardımcı oldu” sözlerinizi duymak paha biçilemez ve benim için en büyük ödül. İyi ki varsınız dostlar, hep beraber birbirimize destek vererek yeni zirvelere doğru durmadan devam!  

a6609814-9425-4978-aaa7-5e647189cd83
F: ONUR ÇAM

IMG_7565
GELENEKSEL DESENLERİM

Sky Erciyes

 

“Gereksiz tartışmaları artık bırakın –
Ben zaten her şeyi kendime ispatladım:
Dağlardan daha güzel sadece
henüz çıkmadığım dağlar olabilir.” 

Vladimir Vysotsky

“Так оставьте ненужные споры –
Я себе уже всё доказал:
Лучше гор могут быть только горы,
На которых ещё не бывал.”

Владимир Высоцкий

c2a9iancorless-com_skyerciyes-08667

Dağlar, her şeyi unutturur ve insanı rahatlatır, kafanızı sıfırlar. Dağlar saygı ister ve hafife alınmaz. O yüzlerce yıl orada dururken sen onun misafirisin ve Onun kurallarına uyacaksın. 

 Sky Erciyes 

Çok yoğun döneme girince sanırım hepimiz: “Bir an önce geçsin de rahatlayayım” düşüncesine ara sıra kapılıyoruz. Ne yalan söyleyeyim ben de öyleydim. O kadar yoğun hafta beni bekliyordu ki daha önceki haftanın pazar günü bitmeden bir sonraki haftanın pazartesi gününü yaşıyordum ve yarış sonrası cumartesi gününü iple çekiyordum. “Bu düşüncelerimde kesin bir yanlışlık var” dedim kendi kendime. Pazartesi günü de erken saatlerde kalkınca kendi kendime: “Sakin ol” dedim, bu ne telaş bu ne sabırsızlık, yahu tek hayatımız var onu da bugünü yaşamadan yarın bir an önce gelsin diye yaşarsan her şeyin ne anlamı kalacak ki”. Kendime ayar çektikten sonra upuzun bir yapılacak listesini yazdım, kendime “İş kurt değil, ormana kaçmaz” atasözünü hatırlattım, depderin bir nefes aldım ve tüm kağıda döktüklerimi Kayseri’ ye gidene kadar yapmaya çalışacağıma söz verdim. Hepsini yaptım mı? Tabii ki hayır ama upuzun listeden ön planda gelen işlerimi halledip rahat bir kafayla dağlara gideceğim diye kendime bir söz verdim. İşler güçler, inspiredbyrun çalışmaları, yeni rota keşifleri, günde çift antrenmanlar, kediler – köpekler derken yolculuk zamanı geldi.

Bu sene Erciyes Dağı bir ayrı güzel ve büyüleyiciydi. Giydiği elbisesi daha renkli ve daha yeşildi, mor ve sarı çiçekleri ayrı bir şıklık ve ayrı bir koku, estiği rüzgar ise ferah hava katıyordu.

Otele yerleştikten sonra birkaç saat dinlendik ve sonra antrenmana çıktık. 12 km’ lik antrenmanımız vardı, ilk birkaç kilometre ayaklarımı zorla yerden kaldırıyordum. Kendi kendime: “Yarın VK` yı (Vertikal Kilometre) nasıl koşacağım derken” antrenman oldu bitti. Yolda koca kafalı kangalı gördük, sürüyü koruyordu, ayak üstü muhabbet ettikten sonra ve sürüsü ile işimiz olmadığımı anlayınca bize yol verdi. Hem antrenman hem de yarış esnasında kangallarla sohbet etmek gibi bir alışkanlığım olduğu doğrudur. 🙂

Akşam lezzetli makarna (sosu gerçekten muazzamdı) ve arkadaşlarımızla buluşma. Odama döndükten sonra tüm hazırlıklarımı tamamladıktan sonra saat 21:30 gibi yataktaydım. Ertesi sabahı erkenden kalktım, üzerimde inanılmaz bir miskinlik vardı: “Hadi bakalım, bugünkü yarış nasıl geçecek” derken VK`nın start noktasına ulaştık ve yarış başladı. Hissettiklerim tam  bu şekilde: “Kalbim mideme düştü” nasıl oluyorsa artık. Aslında irtifa ile ilgili sorunlar pek yaşamıyorum ama 2000 m üzerinde VK koşmak apayrı bir duygu. Bacaklarım kalkmıyor kafam da bir garipti. Kendi kendime: “Paniğe gerek yok!” Aslında içimde bir çizgi var, o çizgiyi geçmeyince ne kadar sürünsem de “rahat bir şekilde” finişe ulaşabiliyorum. Yaklaşık 2 kilometreyi geçince rahatladım ve artık hem bacaklarıma hem de kafama sahip çıktım.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-08335 (1)

Hele de finişe ulaşmadan önce insanların alkış ve motivasyon tezahüratları ile dimdik çıkışı uçarak çıktım. Böyle bir müthiş manzara ile yüz yüze geldik ki tüm acıları hemen unutturdu.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-07510

c2a9iancorless-com_skyerciyes-08269

Esas benim için maceram teleferikle inerken başladı, yükseklik korkum hala ara sıra devam ediyor.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-03899

Aşağıya indikten sonra bol bol yemek ve sıvı tüketimi, sonra da güzel bir uyku. Akşam üstü olmazlarından olmaz inspiredbyrun işbaşı. 🙂 Makarna partisinden sonra dinlenme. Saat 21:00 gibi yataktaydım. Bu sabah bir öncekinden haliyle daha dinç bir şekilde kalktım. Pencereden baktığımda Erciyes Dağı bembeyaz bir şapka giymiş. Ben fotoğraflamadım ama Ian bu müthiş görüntüyü ölümsüzleştirdi.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-08778

Kahvaltıdan sonra start çizgisine doğru yola koyulduk. Yarışımız gölden başlayacaktı ve manzarası müthişti. Başlangıç alanında o kadar sohbet ettik ki yarış başlayınca müziğimi açmadığımı fark ettim. Elim ayağıma dolandı MP3 çalarla uğraşınca. Nihayet başardım ve müzik eşliğinde yoluma devam ettim.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-03999

Bu rotayı 2 sene önce 60 km koşarken tersinden koştum ondan dolayı beni neyin beklediğini az çok biliyordum. Belli noktalarda 60 km’ lik parkuru koşan arkadaşlarımızla karşılaşmak çok keyifliydi, hepimiz için moral oldu. 25 km’ lik rotaya bayıldım. Başlangıçtan stabilize yolda ilerledikten sonra patika ve taşlı bölüme bağlandık.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-09038

Parkur boyunca rahatça koşabilecek geniş yollar var, birkaç bölüm taşlı ve yapraklı çıkışlar ve inişler oluşuyor. Bu tür rotaları çok severim çünkü koşu boyunca hiç sıkılmıyorsun devamlı parkur değişimi yaşıyorsun. Bana göre 25 km’ lik parkur (birkaç bölüm hariç) gayet koşulabilecek ve hız yapabilecek bir parkurdur.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-04089

Hele de finişten önceki bölüme bayıldım. Bitiş çizgisini görmeden önce devasa Erciyes Dağı’ nı görüyorsun, sonra dağı arkaya bırakarak önünde minnacık karınca gibi görünen taka koşmaya başlıyorsun, hem de yokuş aşağıya.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-09674

Finişi görmek insanı o kadar mutlu ediyor ki hızla yollarda koşuyorsun.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-09629

Finiş çizgisini geçtikten sonra kendimi dünyanın en mutlu insanı olarak hissettim. Çok yoğun bir haftayı arkamda bırakarak kendimi yenilemiş ve iki  yarışı üstüste koşmama rağmen dinlenmiş hissettim. Dağlar gibisi yok, dağlarda koşarken hem yenileniyorsun hem de kendine doğru bir yolculuk yapıyorsun ve inanın ki bu yolculuk bir öncekinden apayrı ve çok farklı oluyor. Koşacak ve güzelliklerini keşfedecek daha çok dağ var ve kendine doğru yapılacak çok yolculuk var.

Yarış esnasında beslenme: 3 adet jel, bir bardak kola, yarım muz ve 500 ml izotonik.

Bu yarışta kendim için ne notlar aldım:

  1. Dağlarda erken yatıp erken kalmak gibisi yok, öğle uykusu da çok önemli vücudun ve kafanın toparlanmasında çok yardımcı oluyor (aslında sadece dağlarda ve yarışlarda değil günlük hayatta da öyle, öğle uykusu biraz zor ama 🙂 ). Yarış öncesi uyumazsam da artık 21:00 gibi yatağa girer uzanır 22:00′ da uyumuş olacağım artık.
  2. Yarış öncesi çanta ve malzeme hazırlığını erkenden yapmak çok önemli. VK yarışını bitirir, odaya ulaşır ulaşmaz 25 km’ lik yarışta kullanacağım tüm giyecek ve besinlerimi hazırladım. Çok geç saate kalmamak lazım eksik bir şey olursa edinecek zaman olur.
  3. Hepimiz elbette farklıyız, irtifa uyumumuz da çok farklı. Kendim için böyle bir not aldım, yarış esnasında irtifadan dolayı pek iyi hissetmiyorsam tempomu düşürüp hissettiklerime göre ilerlemek ve kendini dinlemek çok önemli. Bu sefer iki yarışta planladığım nabızdan daha aşağıda gittim ve iyi yaptım çünkü bazen evdeki hesap çarşıya uymaz, bu durumda kendini tanımak ve kendini dinlemek gerçekten çok önemli. İki yarışın ilk bölümlerini fazlasıyla temkinli gitme kararı aldım çünkü irtifanın etkisini hissediyordum, ikinci bölümlerde kendimi çok daha iyi hissedip artık planladığım gibi gidebiliyordum. Onu fark ettim ki, fazla zorlamadan devam ediyorsam durum düzeliyor ve kendimi daha iyi hissedip hem bedenime ve zihnime hem de yarışa hakim oluyorum ve istediğim şekilde ilerliyorum.
  4. Kahvaltıda bu sefer yulaf, tahin, pekmez ve biraz tereyağı karıştırıp yedim. Hem doyurucu hem de çok tok tutar ayrıca hazırlaması çok kısa. Yarışlara transferle gittik, yanıma 500 ml izotonik alıp yolda onu içiyordum. Sabah erken saatlerinde fazla sade su içesim yoktu, izotoniğin hafif limonlu tadı çok iyi geldi.
  5. Bu sefer parmaksız eldivenleri kullanmayı karar verdim ve çok iyi yaptım. Çok terleyen biri olarak baton kullanırken ellerim de çok terler. Eldivenler hem teri emdi hem de yüzümden terimi silmekte yardımcı oldu, ayrıca parkurda dikenli çalı çırpı olduğu için çok yardımcı oldu ve elimi korudu, eldivenler biraz kanın içinde kaldı ama parmaklarım daha az zarar gördü. Uzun yarışlardan sonra baton kullanımından dolayı bazen ellerim su topluyor bu sorun da azalır diye düşünüyorum.
  6. Başlangıç alanında sohbet çok keyifli elbette ama onu belki yarış sonrasına saklamak lazım. 🙂 Çenem düşünce müziği ayarlamayı unuttum o da yarış esnasında beni baya meşgul tuttu.
  7. Sky Erciyes` in tüm parkurlarını tekrar koşmak isterim bir gün ama özelikle VK` nın finişi gerçekten muazzam ve kesinlikle koşulması gereken bir parkur.

Sonuç olarak hem VK`dan hem 25 km`lik koşudan çok keyif aldım ve  performansımdan gayet memnun kaldım. İkisini kadın kategorisinde kazanmak yoğun UTMB öncesi antrenmanlarda beni baya motive edecek.

Atıl Ulaş olmak üzere tüm organizasyon ekibine, gönüllü arkadaşlarımıza, sağlık ekibine, sponsorlara ve bizi yolda çeken fotoğraf ekibine sonsuz teşekkürler! İyi ki varsınız, ellerinize sağlık! 

Kullandığım malzemelerden daha önce bahsettim, burada sadece yeni kullandığım malzemelerden bahsetmek isterim.

c2a9iancorless-com_skyerciyes-09639

  • Ayakkabı: Columbia Montrail BAJADA™ III muhteşem ayak sarma, yastıklama, esneklik, destekleme, koruma ve zeminde tutunuş. Muhtemelen bu ayakkabıyı UTMB’ de kullanacağım. Hem VK` da hem de 25 km` lik parkurda bu ayakkabı bana eşlik etti.
  • Ayrıca bu sefer parmaksız eldiven kullanmaya karar verdim. Çok doğru bir karar oldu, hem ellerim terlemedi hem de dikenlerden iyi bir koruma oldu. Sanırım uzun yarışlarda kendi zorunlu malzeme listemde artık devamlı yer alacak: Columbia FREEZER ZERO PARMAKSIZ ELDİVEN.

Tüm fotoğraflar: Ian Corless

Sky Erciyes VK

Sky Erciyes Sky ve Ultra

c2a9iancorless-com_skyerciyes-08296

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeniden doğmak – Tahtalı Run to Sky

Zamanın durduğu bir yer düşünün, huzurun içinde bulunduğu masmavi  safir deniz ve zümrütle dokunmuş kutsal dağlar. Alarma ihtiyaç olmadığınız bir yer düşünün, her sabah onlarca kuş seslerine, sonsuz şarkılarına ve güneşin doğuşuna uyanmak. Nefes alabildiğiniz süresince her saniye şükür ettiğiniz bir yer düşünün. Mutlu olup her sabaha uyanmak, yürüyebildiğim ve koşabildiğim için her var olduğum an evrene teşekkür etmek. Daldan düşmüş bir portakal alıp sulu sulu yemek, öyle yemek ki kollarından bol bol su aksın. Teninde yoğun tuz ve güneşin sıcağını hissetmek, güneş uykuya geçince üzerinde hafif bir esinti hissedip yok sayarak hafif rüzgarın kıyafetine sarılmak. İşte Çıralı böyle bir yer – huzur dolu bir doğa harikası.

Vertikal Kilometer (VK) 6 km (+1200 m) ve TAHTALI BERG SKY RACE 60 km (+3800 m) maceralarım 

İki gün üst üste iki yarış koştuktan sonra tek bir pişmanlığım vardı, daha önce burada koşmamak…

Çıralı’ ya Çarşamba günü gelip portakal ağaçlarıyla boğulan Almira Bungalows  isimli tesise yerleştik. Yeşilliğin içinde saklanmış bir cennet.

3

Perşembe günü erken saatlerde kuş şarkılarına uyanıp ve ısınma koşusunu yapıp sade ama o kadar da leziz kahvaltıyı tadımlamak paha biçilmezdi. Günü denizde yüzerek ve VK yarışı öncesi tatlı telaşta geçirdikten sonra kendimizi Morpheus’ e teslim ettik. Çıralı’ da o kadar huzur dolu bir ambiyans var ki insan yarış öncesi bile heyecanlanmaz. Halbuki açık havada tüm gün geçirince erken yatıp erken kalkarak doğa ile uyumlu bir ritme giriyorsun. Keşke şehrin yoğun temposuyla doğanın saatlerine ayak uydurarak hayatımızı sürdürebilseydik her daim. Tıpkı bir kuş gibi, güneşi şarkısıyla uğurlayarak sabah yeniden doğup güneşi selamlamak…

Kaldığımız yerin müthiş ve yardımsever ekibi akşamdan bize  kahvaltı hazırladı, bize de erkenden kalkıp sadece bu kahvaltıyı yemek kaldı. Start alanına 9 sularında ulaşınca neredeyse hemen start aldık.

33477501_1549506621826820_5643769485744668672_n
F: Tahtalı Run to Sky

Yarış tek nefesle geçti desem yeridir.

33136397_1546369088807240_8477343342890319872_n
F: goshots.net

İlk adımlarımı atarken bu yarış nasıl bitecek derken 1200 m irtifa kazanıp 2365 m’ de  kendimi buldum.

33427307_1549232658520883_78202661446352896_n
F: goshots.net

Tahtalı Dağı zirvesi emeğimi boşa çıkarmadı ve enfes manzarası ile tüm yorgunluğumu aldı. Bitiş çizgisini geçtikten sonra ertesi günkü 60 km’ lik etap için hazırlıklar başladı. Beslenme ve dinlenme.

IMG_1875
F: Tahtalı Run to Sky

Cumartesi sabahı kuşlar uyanmadan biz uyandık. Sadece uzaklardan horoz sesi geliyordu, bu kadar da olsun. Hazırlandıktan sonra starta doğru yola koyulduk ve 10′ dan 1′ e sayarak maceramız başladı.

33333780_1548309641946518_6417073202018648064_n
F: goshots.net

Parkurun ilk 3 km’ si asfalt, yarışa rahat bir şekilde başlayıp düz yolun keyfini çıkarıyordum  Yanartaş’ a doğru tırmanmaya başlıyorum.

33139031_1546386252138857_4913978662967050240_n
F: goshots.net

Aklımdan geçen: “Doğa ne müthiş bir şey ki bizi her daim şaşırtmaya devam ediyor”.

33566846_1549256175185198_2604522194688016384_n
F: goshots.net

Tırmanıştan sonra bacaklarımı dinlendirerek iniş yapıyorum. Saat daha çok erken, bize yardımcı olan bulutlar güneşi bizden gizleyerek işimizi kolaylaştırıyor. Nihayet Ulupınar kontrol noktasına ulaşıp sularımı tazeleyip yoluma devam ediyorum. Bundan sonra bol bol çıkış olacak bazen sert bazen yumuşak ama bu pek yormaz çünkü müthiş manzara eşliğinde ormanın içinde koşuyoruz. Bazen geniş yollar bazen ağaçların içinde daracık patikalar birbiriyle yarışır gibi bize olağanüstü manzaralar sunuyor.

33503341_1549290991848383_1416552816347971584_n
F: goshots.net

Beycik kontrol noktasına ulaşınca biraz soda biraz kola içip zirveye doğru yoluma devam ediyorum. 1800 m’ ye kadar ormanın içinde koşup sonradan artık dünden tanıdığım yollar. Tahtalı Dağ zirvesine doğru bizi götüren çırılçıplak çarşak dolu bir yol. Bu tırmanışta kendimi çok güçlü hissedip zirveye 4 saat 33 dakikada ulaştım. Sularımı tazeleyip ve iyice beslenip inişe geçtim. Güneş yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı. Paldır küldür inerken hızımı kesmemeye çalıştım, böylece ayaklarım da tüm taşlara takılmış oldu. İnişin ilk bölümü baya sertti, çarşaklarla birbirimize doyamadık :). Çarşaklarla vedalaşıp patikalara merhaba dedikten sonra stabilize yola kavuştuk. Koşabildiğin kadar koş diyeceksin ama nerede. İrtifa azaldı sıcak da arttı. Güneş ise bulutları kovalayıp bizi kızartmaya çalışıyordu. Müthiş keyifli bir çıkıştan sonra benim için en zor bölüm başladı. Yavaş yavaş hayatımı sorgulamaya başlıyordum ama henüz tam anlamıyla değil. Çukuryayla kontrol noktasına vardığımda baya iyiydim kola ve soda içtikten sonra kendimi toparlayıp iyice hızlandım. Geniş yolda koşup göl tarafından gitmeye çalışıyordum. Yaylakuzdere kontrol noktasına yaklaşık 2 km gelmeden önce her yarışta olan geleneksel iç konuşmam artık tam gazıyla devam ediyordu: “Ben neden koşuyorum, hayatımın anlamı ne, ben kimim ve neredeyim?”. Hava o kadar ısındı ki bir mataranın kalan suyunu enseme ve sırtıma döküp (nasıl olsa istasyona kadar çok az kaldı) bandanamı ıslatıp yüzümü sildim. Aslında fiziksel olarak müthiş hissediyordum kendimi, kaslarımda en ufak ağrı bile yoktu ama bu sefer sıcak hava biraz etkiledi. Yaylakuzdere kontrol noktasına vardıktan sonra gönüllü arkadaşlar bana: “Buraya çok iyi geldiniz, çok iyisiniz” bana  diyerek moral vermeye çalıştı. Beslenip ve sularımı tazeleyip neredeyse tamamen çeşmeye girdim. Biraz serinledim, kol bileğimdeki bandanamı iyice ıslattıktan sonra yanıma bir parça ekmek ve peynir aldım ve zorla yedim. Buradan sonra hafif çıkış başlar, geçen gün VK’ ya giderken yolda kısa mola verdik, yine o koltuğu ve o dut ağacını gördüm. İkisi bana o kadar çekici geldi ki anlatmak ne mümkün. Ne bacaklarımı ne de midemi riske atamadım. Koltuğa otursam bir daha kalkmak ne mümkün, dut yesem midem beğenir mi beğenmez mi bu da ayrı bir soru işareti. Yarışın en zorlandığım noktası buydu galiba, bacaklarım gitmek istiyor ama beynim sıcaktan durdu sanki. Bir süre kendimi sopa ile koşturdum (temsili 🙂 ). Dünkü VK’ nın startına ulaşınca (aynı yerden geçiyorduk) yeniden doğdum. Beynimdeki yorgunluk kapanıp yerine yarışa yeni başlamış gibi ferahlık geldi. Tanıdığım yerlerden geçip manzaraların keyfini çıkarıyordum. Bu zorlu çıkışı yeniden yaşıyorum ama ondan keyif alıyordum ve kendimi tekrar çok güçlü hissetmeye başladım. O kadar mutlu oldum ki sanki birkaç dakika önce sürünen ben değildim. Yörük yolları, incecik ve belli olmayan patikalar bazen hiç patika olmayan kozalak dolu yerler, kalan son kilometrelere ne kadar çok manzara ve ne o kadar duygu sığınmış. İçim gülüyordu ve yazacağım raporun ismini kesinlikle biliyordum: “Yeniden doğmak”. Her şeyim bittiğini düşününce bitmiyor işte ve ben bitti diyene kadar da bitmez. İnsan bitti diyene kadar bitmez, mücadele ettiği sürece her şey devam eder, bedenimiz ve ruhumuz yaşamaya devam eder. İnsan beyni ve bedeni o kadar güçlü ve o kadar potansiyele sahip ki, yeter ki durma ve yoluna devam et, ister hızlı ister yavaş ister koşarak ister sürünerek ama devam et. Söylediklerim sadece yarışta değil hayatta da öyle. Bu yarışta çok net anladım ki: “Yeter artık” deyince iş bitmiyor ama sadece yeniden başlıyor. Tıpkı bu yarışta olduğu gibi öldüğümü sanıp en beklemediğim anda yeniden doğmuş oldum. Bu kadar filozofiye dalarak önümde dalı görmeyip çok fena bir şekilde takıldım, kolumda hala hatıra var :). Mataralarımı tamamen doldurmama rağmen suyum bitmeye başladı. Son jelimi son suyumla içtiğimde finişe kadar yaklaşık 3 km vardı. Yolda birkaç yerde su vardı, içip içmeyeceğime emin olamadım ama yine de azıcık içip bandanamı ıslattım.  Finişe çok ama çok az kaldı, ormanın derinliklerinin içinde bitiş noktasını tespit etmeye çalışıyordum ama nafile. Her şey gibi bu yarışın da bitişi olacağını düşünerek gireceğim denizi hayal ederek ormanın içinde kendimi dört bacaklı bir hayvan hissediyordum (batonlarla beraber 4 ayak yapar). Batonlar çıkışlar ve inişlerde bana çok iyi dost oldular. Nihayet teleferiğin alt istasyonu uzaklarda görüldü ve o an benden daha mutlusu yoktu. Birkaç yüz metre koşarak beynim nirvanaya ben ise finiş çizgisine ulaştım.

33401178_1548323741945108_585210249225437184_n
F: goshots.net

33535099_1548329391944543_990471543525998592_n
F: goshots.net

Neyi daha iyi yapabilirdim?

  1. Kesinlikle iniş konusunda kendimi daha çok geliştirmem lazım.
  2. Bu kadar sıcak havada 1 litre su yetmiyor bana, gözönünde bulundurarak 1.5 litre su almak benim için daha mantıklı.

Ne için aferini hakettim?

  1. Yarış süresince beslenme konusunda kendimi iyice geliştirdim ve artık açlık duygusu yaşamıyorum.
  2. Tırmanışlarda kendimi gerçekten güçlü hissetmeye başladım, darısı inişlerin başına.
  3. Kol bileğime bandanamı sarmayı unutmadım, yol boyunca terden silmekten başka sürekli ıslatıp serinlemek için müthiş bir çare.

6 km + 60 km (5000 m yükseklik kazanımı) iki gün üst üste koşma konusuna gelince: Avantajlı taraf daha güçlü, bu parkurda ilk kez koştuğum için zirve çıkışı ve 60 km’ nin son bölümünün bir kısmın bir gün önce görmüş oldum, beni neyin beklediğini biliyordum. VK’ sonrası hiç kas ağrısı olmamasına rağmen azıcık yorgunluk vardı. VK’ yı koşmasaydım 60 km daha iyi koşar mıydım açıkçası bilmiyorum zaten elimden geleni yaptığımı sanıyorum. Ha şöyle, ertesi gün 60 km koşmayacak olsaydım VK’ da belki azıcık daha kasardım.  Ama ikisini koştuğum için kesinlikle pişman değilim. İkisi muazzam ve koşulacak parkurlar. Belki de 6 km + 27 km kombinasyonu daha insaflı olabilir ve seneye onu yaparım.

Parkurlara ve organizasyona gelince; kesinlikle görmeye ve koşulmaya / tırmanmaya değer bir parkur. Buraya daha önce gelmediğim için gerçekten pişmanım. Parkura çok emek harcandı, organizasyonun ellerine sağlık, bize de koşup parkurun hakkını vermek kaldı. Polat Dede’ ye, Savaş Gündüz’ e, Zeynep Dede’ ye, Ayla Coşkun Gündüz’ e ve tüm Rossist Event Ekibine sonsuz teşekkürler. Gönüllüler de harika, istasyonlarda yardımlarından tut, motivasyon verene kadar hepsi muazzamdı. Ölçüm yapan Argeus Ekibine, harika fotoğraflarımızı çeken goshots.net Ekibine emeği geçen tüm sponsorlara çok teşekkürler. Söylemeden olmaz, konakladığımız Almira Bungalows ailesine kocaman teşekkürler, evde gibi hissettirip hiç ayrılmak istemediğim bir yer oldu. Keşke daha fazla kalabilseydik düşüncesiyle ayrıldık. Çıralı öyle bir yer ki bir kere gittin kalbinin bir yerinde sürekli kendini hissettiriyor.

Beslenme:

Yol boyunca IRONDEER jelleri ve izotonik; hurma; istasyonlarda peynir, zeytin, ekmek, portakal, muz, soda ve cola. Böyle sıcak bir havada soda hayatımı kurtardı.

Kullandığım COLUMBIA MONTRAIL ürünleri: 

CALDORADO 7L RUNNING ÇANTA; CALDORADO II AYAKKABI; BOYUNLUK; TITAN ULTRA SLEEVELESS ATLET; TITAN ULTRA PERFORMANS ŞORTU; TITAN ULTRA KISA KOLLU TİŞÖRT; TITAN LITE WINDBREAKER II RÜZGARLIK.

Kullandığım baton: Leki Micro Trail Pro

33509567_1548310921946390_261455507078774784_n (1)
F: goshots.net

33502383_1548314325279383_1153651923925073920_n (1)
F: goshots.net

7. Finiş ya da çini koleksiyonu nasıl yapılır

Orhangazi Ultra Maratonu 90 km

İznik… Akşam saatlerinde semaverden çay içerken ve İznik Gölü’ nün muazzam manzarası eşliğinde gün batımını izlerken neden buraya 7. kez geldiğimi anlıyorum. Elbette her sene severek koştuğum yarışın yanında İznik’ in ve gölün huzur verici hissi.

inspiredbyrun markamın kuruluşundan beri her yarışta beni standımda görebilirsiniz. Bu da bana çok iyi bir avantaj sağlıyor, gün boyunca çalıştıktan sonra akşam odaya kadar sürünerek yarış heyecanı değil de çuval gibi yatar ve sabaha kadar aralıksız uyurum. 🙂

IMG_0716
inspiredbyrun halleri. Resimde iki tane Elena bulun 😉

Yarıştan önce en sevdiğim karanlıkta değil aydınlıkta uyanmak. Gölün benzersiz gün doğuşuna uyanıp hazırlıklarıma başladım. Yarış öncesi rutinleri tamamladıktan sonra transferle Orhangazi’ ye doğru yola konulduk, saat 09:00′ a yaklaşıyordu ve yarış başlamak üzereydi.

c7ce89f0-d54b-463b-9470-28a89e1eab59
Son müzik ayarları 🙂 Bundan sonra tüm fotoğraflar aksiyonfotograflari.com

Son 3 sene İznik’ te koşarken farklı farklı aksilikleri ve maceraları yaşadım (hepsi tamamen benden kaynaklı. Raporlarım: Hayat Gökkuşağı ve Uludağ Küçük Zirvesi’ nde başlayan İznik’ te biten ultra maraton). Öncekilerde ya demirim düştü ya ayağım burkuldu ya sinirim sıkıştı, aksi gibi neredeyse tüm parkuru sürünerek yürüyordum, bu sene artık kararlıydım: “Yeter artık ya, şeytanın bacağını kıracağım ve bu parkuru ya koşacağım ya koşacağım, başka seçenek yok!” Kendime bir hedef koydum: Güneşi batırmadan bitiş çizgisine ulaşmak ve yarışı 10,5 saatin altında bitirmek.

Start alanında arkadaşlarımla sohbet ederken yarışın nasıl başladığını anlamadık. Kulağımda çalan çılgın çıstak şarkıların eşliğinde macera başladı. Neredeyse yarışın ilk 19 km’ si parkur dümdüzdü. Başlangıçta biraz asfalt, sonrası keyifli göl kenarı (en sevdiğim) ve gölgeli zeytinlikler.

716e9254-f9c5-41ca-b8bb-2e53d2a3c7cf
Beslenmeyi atlamıyoruz! 😉

Parlak güneşin altında hava çok güzeldi, baya sıcak bir gün bizi bekliyordu. Yarışın başlangıcından beri beslenmeye ve su alımına çok dikkat ettim ve yarış boyunca ne enerji düşüşü ne de çökme yaşadım.

Elbette geleneksel Sölöz Dere geçişi İznik’ in olmazsa olmazlarındandır. Bu geçişi sadece 2014 yılında atlattım o zaman maraton mesafesini koşup buralara kadar yolum düşmedi. Yoksa 2012 yılında beri bu dereyi hep saat yönünde geçmişliğim var. Bazen atlayarak ve koşarak bazen de sürünerek. Bu sefer güzel bir karenin peşindeydim, fotoğraf çeken arkadaşı görünce doğrudan sulara daldım.

f4455258-d06f-4945-a88b-b372d382aded
Su bizim herşeyimiz 🙂

Sonraki bölümde biraz çamur vardı ama bu sene en kuru parkurlardan biriydi kesin. Hele ilk kez İznik’ te koştuysanız o çamur banyolarını unutmak ne mümkün! 😉

Sölöz kontrol noktası sonrası artık tırmanma zamanı geldi, sularımı tazeleyip, jellerin ambalajlarını çöpe atıp yoluma devam ettim. Neredeyse tüm tepeleri sabit bir tempo ile koşmaya çalıştım. Yükseldikçe gölün benzersiz manzara ve güzelliği gözlerimi kamaştırıyordu. Masmavi göl, capcanlı yeşillik, neşeli sarı çiçekler ve gülen papatyalar. Benim için bu seneki İznik renkleri…

e8360484-d431-41ce-87be-d77ebecf3026

Her çıkışın inişi olduğu gibi bir sonraki kontrol noktasına (Narlıca) koşarak indim. Geleneksel çöp atma ve su doldurma etkinliklerinden sonra hemen yarışıma devam ettim. Uzaklaşınca aklıma geldi: “Hani burada tuzlu bir şey yiyecektim” ama artık geç oldu, hurmaya ve jellere kaldım.

b715b74e-a650-4f2e-af3f-d36d4c8eec76
Ayaklarımın yerden kesildiği doğrudur 🙂

Bundan sonra en sevdiğim “roller coaster” bölümü başlıyordu, zeytinlikler içinde eğlenceli koşu. Hele bizler o patikalardan kayarak akarken ve ağaçların arkasından pat diye çıkıp inerken yerel insanların bakışları vardı! 🙂 Gölgelerin içinde serin, dar ve güzel patikalar. Ne kadar güzel olsa da bir süre sonra insan geniş yola kavuşunca seviniyor, hem de Müşküle Köyü’ ne varmak üzereysen.

01573def-6931-49df-8fa7-ba16a72b2533
Yola kavuşma sevinci 🙂

Ve nihayet Müşküle Köyü. İki sene önce buralara acayip aç bir şekilde ulaştım. Yarıştan önce ayağımı çok fena bir şekilde burktuğum için patika kısım çok uzun olmamasına rağmen benim için saatlerce sürdü ve yolda feci bir şekilde acıktım. Tanrı da çok iyi bir teyzeyi karşıma çıkarttı o da bana pişi ikram etti, unutmak ne mümkün! Bu sefer de senelerce olduğu gibi Müşküle sokakları – mutluluk ve huzur karesi: Sokaklarda örgü ören kadınlar alkışıyor ve biri diyor ki: “Koşma kızım”. Doğru ya, ne koşuyorum ki. Zaten buradaki kontrol noktasından sonra “neden koşuyorum” sorgulama bölümü başladı benim için. Aslında bu sorgulama bölümü neredeyse her yarışta olur da fakat farklı mesafelere denk gelir. Bu sefer uzun yokuşa ve yarışın ikinci yarısına denk geldi. Ne yalan söyleyeyim bu kısımda biraz sıkıldım. Ama yolda gördüğüm koşan arkadaşlar bu yolu renklendirdiler ve zevk kattılar, bir sürü insan görüp sohbet ettik. İşin en önemli kısmı nihayet 3 senenin ardından bu bölümün neredeyse tamamını koşabildim.

ae31ab24-ea29-42dd-9d30-0d14f27bf044
Evet, bakalım istasyona kadar kaç kilometre kaldı!? 🙂

Kontrol noktasına (Süleymaniye) ulaşınca nihayet tuzlu bir şey yemek aklıma geldi. Peynir, ekmek, zeytin biraz kola ve yolda protein barın yarısını yemeye çalışırken yoluma devam ettim. Ne de olsa biraz tırmanış sonra da yokuş aşağıya ve düzlük kalıyordu. Buradan sonra nedense balon gibi şiştim. Ya çok hızlı yediğim için ya da çok fazla sıvı tükettiğim için. En çok su içtiğim yarışlardan biriydi. Aklıma Ultra Pirineu yarışı geldi, 110 km koşarken kaç kilo kavun yediğimin farkında değildim, koştuktan sonra finişte bile kendimi kavunu yerken buldum o kadar güzeldi. Tabii ki sonuç olarak bibendum gibi oldum. 🙂 Biraz uzaklara gittim galiba, şimdi İspanya’ dan İznik’ e geri dönelim.    Ertesi günün stant işlerini düşünerek bu bölüm de bitti. Son kontrol noktasına (Derbent) varınca biraz çorba ve kola içtikten sonra artık finişin kokusunu alıp hemen istasyondan ayrıldım. Yolda protein barın ikinci yarısını yemeye çalışırken pek başarılı olamadım. Ben itiyorum o da geri çıkıyor. “Neyse” dedim “Gayet tokum fazla zorlamanın anlamı yok”. Buradan sonra artık çok kısa çıkış ve sert iniş olacaktı.

5457e290-1a94-4487-a1d5-a8b9c34f6b1f

Burada iyice hızlandım, hani gün batmadan önce finişe ulaşmam lazımdı. Upuzun inişten sonra düz yola kavuşma mutluluğu.

bbdd4c71-0447-407c-a277-e8b9e2e3ad14
Eller havaya, finişe az kaldı 🙂

Finişe kadar sadece 6 km kaldı ama geride kalan 80 km.nin bedeliydi. Sonsuza kadar süren dakikalardan sonra gönüllülerden biri müjde verdi, son 1 km kaldı.

b1c227f9-043d-4fd8-b773-39a91e870231
Ne?! Sadece 1 km mı kaldı? 😉

Son metrelerin unutulmaz anları…

73df0cf9-b29f-468d-8d72-7be3aa100852
Neredeyse bitti!

Finişe gelmeden önce koşan arkadaşların, çocukların ve yerel halkın desteği müthişti ve unutulmaz anlardan biri.

0824dc3a-96df-457f-90e0-9cfb03136d23
Mutlu son 🙂

Ve hedef tuttu: 10:12:00

Yarış boyunca “hayatımın sorgulaması” bölümüne geçmediğim için yarış benim için çok güzel ve eğlenceli geçti demek ki. 🙂 Her zamanki gibi yarış öncesi yaptığım ve benimle finişe ulaşan tırnak desenlerim bozulmadı. 😉

IMG_0772
Fotoğraf: Ersavaş Güdül

dacca7c5-b9db-4988-a37c-c15aa0040cd3
Tebrikler! 🙂

Organizasyon her zamanki gibi mükemmeldi ama bu sefer apayrı bir samimiyet vardı, kendimi evimde gibi hissettim. Gönüllüler ve destekçiler müthişti. Kontrol noktalarında destek inanılmazdı, su doldurmadan tut çantamın arka cebinden bir şeyler çıkarmaya yardım etmelerine kadar. Manevi destekten zaten bahsetmiyorum, olağanüstü ve harikaydı.

Müthiş fotoğraflar: aksiyonfotograflari.com

Beslenme:

Yol boyunca IRONDEER jelleri ve izotonik; bir adet protein bar; hurma; istasyonlarda peynir, zeytin, ekmek, çorba, portakal, muz ve cola.

Kullandığım COLUMBIA MONTRAIL ürünleri: 

CALDORADO 7L RUNNING ÇANTA; CALDORADO II AYAKKABI; BOYUNLUK; TITAN ULTRA SLEEVELESS ATLET; TITAN ULTRA PERFORMANS ŞORTU; TITAN LITE WINDBREAKER II RÜZGARLIK.

thumbnail_IMG_0917
İznik Ultra çini koleksiyonuma gel! 🙂

Macera, spor ve doğa dolu “inspiredbyrun” Eserleri

2011 yılında İstanbul’ a taşındığımda yılbaşı öncesi Alper için spor ve macera dolu, hem de hatıra kalacak bir hediye arayıp duruyordum. Bulamayınca bir yüzük alarak tanışma tarihini yazdırıp hediye verdim. O da tabii ki takmayıp bir çekmeceye attı yüzüğü.

“inspiredbyrun” Eserlerini tasarlarken hepsine spor, macera ve doğa tutkusunu katmaya çalışırken insanların çok severek ve ilham alarak kullanması benim için en önemlisi. Huzurunuzda tüm eserler bir arada, hem kendiniz hem de sevdikleriniz için unutulmaz ve benzersiz bir hediye…Çok severek tasarladığım eserler sizler için hem motivasyon olsun hem de bol şans ve uğur getirsin. Hepimize şimdiden sağlık, spor ve macera dolu yeni bir yıl dilerim.

Fotoğrafları büyütmek için lütfen üzerine tıklayınız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2017-12-20_23-47-11

IMG_E6356

Sevgisiyle ve tutkusuyla – Alanya Ultra Maratonu

Uzun aradan sonra yine sizinle beraberim değerli takipçilerim. Kışın elbette boş durmadım hem antrenman yapıp hem de yeni markamı yarattım inspiredbyrun: Spor tutkusu ve macera dolu benzersiz gümüş takılarla size motivasyon ve güç versin diye yola çıktım, yeni eserlerime ilham bulmak için  dağlara ve doğaya kendimi atıp benzersiz parkurlarda koşmaya ve yarışmaya devam edeceğim.

IMG_6874
Fotoğraf: Alper Dalkılıç

Hayat kocaman bir dağ nehri ve yaşamak için onla beraber hareket edip değişmek ve hareket etmek, kendini geliştirmek lazım…Ben de yeni yarışlara ve daha önce ayağımın basmadığı patikalarda ayak izlerimi bırakıp kendimi yeni doğmuş yepyeni bir insan olarak hissediyorum. Her yeni macera benim için yepyeni bir hayattır, uzun zamandır yarış heyecanı değil yeni maceranın heyecanını hissetmeye başladım. Her macerada hem kendimi hem de sınırlarımı daha yakından tanımış oluyor, kendime daha yakın hissediyor ve her yarışta yeniden kendimi buluyorum.

Alanya Ultra Maratonu 

Tek bir kelimeyle bu yarışı özetlememi isterseniz: “Sevgi ve dağ tutkusuyla hazırlanmış, her metresi düşünülmüş, zorlu, teknik ama olağanüstü ve müthiş manzaralı bir parkur”. İnanın parkur boyunca aklımda sürekli çeviriyordum, benimle koşanlar da bilir, söze de getirdim: “Ahmet müthiş bir parkur yaratmış, doğayı ve dağları çok sevdiği her metresinden okunuyor, devasa bir iş başarmış kendisi ve muhteşem ekibi”. Bu kadar harika parkuru aylarca hazırladıysa onun hakkını vermek bizim görevimizdir, ben de onu yüzde yüz başardığımı sanıyorum, parkurdan inanılmaz keyif alarak elimden geleni yaptım. Her zaman söylerim ki: “Elbette kürsü yapmak çok güzel ama benim için daha önemli bir şey var, elimden geleni yaptığımı bilmektir. Kürsü yapsam da yapmasam da antrenmanlarımın hakkını parkurda verdiysem benden daha mutlusu yoktu!”

17425833_277781505995171_6552028523276951648_n
Fotoğraf: goshots.net

Yarıştan bir gün evvel kafamı yastığa koyunca: “Ne haftaydı ama!” Bir sürü toplantı, yeni çıkan inspiredbyrun eserlerim, doğum günümün ekspress kutlanması, yarış için eşya hazırlaması, Antalya’ da çok sevdiğim arkadaşımı ziyaret, Alanya’ ya yolculuk, otele yerleşmek, yarış öncesi teknede harika makarna partisi ve teknik toplantı. Nihayet her şey hazır ve yarın kafamı dinleyerek müthiş bir parkurda koşacağım, bundan en ufak bir şüphem yoktu. Gülümseyerek uykuya daldım.

Yarış sabahı her zaman aynı geçer, çanta kontrolü ve giyinme, beş dakika fazla uyuyalım diye hazırlığı biraz acele yaptık ve odadan çıkmadan önce bacağımın birinde bir gariplik hissettim, baktığımda hemen nedenini anladım, birinde kalf çorabı vardı diğerinde yoktu. Tozluk ve ayakkabıyı çıkartıp ikisini denk getirip nihayet odamızdan çıkabildik.

17425850_277573956015926_6662835654560349826_n
Fotoğraf: goshots.net

Start alanında heyecan vardı, kimileri son hazırlıklarını yapıyor kimileri ısınıyordu. Ve nihayet start verildi, Alper her zamanki gibi uçtu gitti ben ise: “50 km sonra görüşmek üzere yoluma devam ettim”. Bir yıldır tamamen nabzıma göre antrenman yapıp yarışıyorum, benim için mükemmel bir formül. Başlar başlamaz kaleye çıkmaya başladık.

17629745_278508309255824_7893904611810308000_n
Fotoğraf: goshots.net

Tarihin içinde koşmak apayrı bir duygudur!

17554580_278508935922428_4500269151088021067_n
Fotoğraf: goshots.net

17523229_277575209349134_6418863248611622909_n
Fotoğraf: goshots.net

Kaleye çıktıktan sonra yolumuza devam edip yanlış bir yere saptık sonra hemen yolumuzu bulup inişe geçtik ve deniz kenarında koşup muz tarlalarından geçerek tekrar tırmanmaya başladık.

17499372_277573426015979_7816354752699020887_n
Fotoğraf: goshots.net

17522839_277575636015758_5977977380389029863_n
Fotoğraf: goshots.net

Zorlu, teknik o kadar da keyifli ve olağanüstü manzaralı çıkış başladı. Nabzım müsaade edince koşuyor ya da çok hızlı bir şekilde tırmanmaya çalışıyordum. Etrafıma bakınca zümrüt yeşili ormanları ve aşağıya bakınca uzaklarda altın kumların eşliğinde devasa değerli taş gibi turkuaz, topaz ve en koyu mavisinden safir renginde müthiş ve sonsuzluğu çağırıştıran özgür deniz vardı. Birkaç saat sonra o muhteşem tuzlu suyla kavuşma hayalimle yoluma devam edip birinci kontrol noktasına (8.2 km) ulaşıp jellerin paketlerini çöpe attım, Yeliz’ le biraz sohbet edip su ve kola içip yoluma devam ettim.

17499528_277575882682400_4979895225010848180_n

İsteyen hemen not alsın bu sefer kendim için muhteşem bir karışım yaptım, yulafı sıcak su ve helva ile karıştırıp macun şekline getirip kilitli poşete koydum ve 10 saat boyunca onunla iyice beslendim. Muhteşem bir şey oldu, hem mideme iyi geldi hem de beni tok tuttu, yol boyunca sadece bir dilim portakal, bir miktar jel, kola ve yulaflı macunla beslendim ve hiç sorun yaşamadım. Kontrol nokta masaları çok zengindi ama yarış esnasında benim için çiğnemek çok zor geliyor ondan dolayı bu şekilde beslenmeyi tercih ediyorum, elbette yarışın uzunluğuna göre. 100 mil yarışında ister istemez çiğnemek zorundasın. Yol boyunca bir sürü arkadaşımı görüp keyifli sohbet ettik Ersavaş’ la beraber sert bir inişi paylaştık, bir süre sonra Umut Can’ la yollarımız kesişti, patikalarda beraber koştuk.

IMG_6893
Fotoğraf: Umut Can Temiz

İkinci kontrol noktasına (19.2 km) varınca sularımı tazeledim, kolamı içtim, kafama soğuk suyu döküp yoluma koyulmadan Polat, Alper’ in benden yaklaşık 12 dk. önümde olduğunu söyledi ve yarışın sonuna kadar benim için yakalamaç oyunu başladı. Buradan sonra benim en sevdiğim bölümdü, genelde tırmanışı içeren bir rota. Parkurun keyfini çıkararak üçüncü kontrol noktasına (28.3 km) ulaştım, sularımı tazeleyip yoluma devam ettim, Onur (Ali İmren) biraz eşlik edip dönüşte nereye dönmem gerektiği bilgisini verdi, ondan sonra yapayalnız kalıp parkurda tek olma özgürlüğünü yaşadım. Olağanüstü manzara eşliğinde parkurun en yüksek noktasına ulaştım (1533 m).

17424955_275350896238232_6666695426000399755_n
Fotoğraf: Alanya Ultra Maratonu

İnişe geçince yolda bol kar vardı, mutluluktan ve sevinçten gülmeye başladım.

17626148_278093269297328_4621835355175556560_n
Fotoğraf: goshots.net

Ayaklarım altında kar, etrafımda müthiş orman ve karlı dağ tepeleri, uzaklarda deniz. Böyle müthiş parkurda koşabildiğim için kendimi çok şanslı hissettim. Geniş bir yolda hızlı inişten sonra dar bir patikaya daldım ve bir süre koştuktan sonra dördüncü kontrol noktasına (41 km) ulaştım. Polat, Alper’ in yaklaşık 5 dk önümde olduğunu söyledi, hızlıca sularımı tazeleyip kolamı içip takibe başladım. Epey uzun bir inişe geçtim, Alper’ i yakalayacağımı umarak her dönüşten sonra koşan silueti göreceğim diyordum ama nafile. Yol ya aşağıya ya da yukarıya götürüyordu beni. Beşinci kontrol noktasına (52 km) ulaşınca arkadaşlar, Alper’ in farkı 15 dk’ ya kadar açtığını öğrendim. Finişe yaklaşık 14 km kaldı ve bu farkı kapatmanın mümkün olmadığını düşünüp: “Sağlık olsun, madem öyle abartılı kasmaya gerek yok, sadece elimden gelen en hızlı tempoyu tutup en çabuk şekilde finişe ulaşmaya çalışacağım” diyerek, sularımı doldurup yola koyuldum. Bir anda düşüncelerime dalarak kendimi paraşüt tepesinde buldum, işaret de yoktu ortada. Biraz geri gidince belirgin bir işaretin başka bir yola götürdüğünü görüp kendi kendime biraz kızdım: “Tamam, yorgunsun ama kendine gel ve son kilometreleri adam gibi koş, kocaman bir işareti nasıl görmemişsin!” deyince sert ve teknik bir inişe geçtim. İnerken tırmanışları ne kadar sevdiğimi ve inişleri daha çok çalışmam gerektiğini kendime bir kez daha hatırlattım. Epey vakit sonra stabilize yolla kavuşma mutluluğu yaşayıp bir adet “Espresso Love” jelini çakıp: “Hadi eyvallah finişe doğru gidiyorum” diyerek hızlandım. Yolda bir aile: “Çok geç kaldın diyerek” beni daha da gaza getirdi. Nihayet Alanya el uzaklığındaydı. Altıncı kontrol noktasından (58 km) hiçbir şey almadan geçip sahil yoluyla kavuştum, buradan biraz koşup bir ara plaja gireceğimi biliyordum. Düzde iyice hızlanıp denizin keyfini çıkarıyordum. Belli bir süre sonra görevli arkadaş beni plaja yönlendirdi. Hava çok güzeldi, güneş yakıyor, plaj baya kalabalıktı, insanlar serinliyordu, biz ise saatlerce koşuyoruz diye düşünerek kumsalda koşmaya başladım. Bir ara hava çok sıcak geldi, bir mataramın suyunu tamamen kafama boşalttım, yanımdan küçücük bir çocuk geçiyordu, şaşkınlıkla baktı. İleride bir dağ gördüm ve videodan bu dağa tırmanacağımızı hatırladım. Ben yakın finişin mutluluğu yaşarken bu bölümü tamamen unuttum. Ama iyi ki bu bölüm vardı!

17426022_277782372661751_7602770291663150391_n
Fotoğraf: goshots.net

Plaj sonunda dağa yaklaşınca serap gibi Alper’ in turuncu kafa bandını gözümle kestim. Rüya görüp görmediğime hala inanmayan ben tek nefesle sudan geçip kayaya yapıştım ve örümcek gibi patikaya kadar yükseldim. İyice hızlanıp yukarıya tırmanıyordum ve beklediğim an geldi, Alper bir taşın üzerinde yerleşmiş ayakkabısını temizliyordu. “Beni geçersen olacağı budur” diyerek kaçmaya başladım. Alper’ in suyu bitti, ona tek mataramdan son suyumu verip yarışıma devam ettim. Finişe sadece birkaç kilometre kalınca gençlerin yanlış yönlendirmesiyle yanlış yola sapıp (bizim gidiş yolumuz) zamanında fark edip, teyit için Ahmet’ i arayıp doğru yoldan devam ettik. Tırmanırken patikada tek olduğumu fark edip hızlandım, kaleyi turlayıp, daracık tarihi sokaklardan geçerken uzaklarda finişi görebiliyordum. Kayadan inip, sudan geçerek benimle dalga geçen gençlere laf yetiştirip finişe ulaştım. Müthiş bir parkur, olağanüstü manzara, harika bir yarış.

17626393_1268409106530280_4895198057611774127_n
Fotoğraf: goshots.net / Elindeki sopaya dikkat! 🙂

FullSizeRender (22)
Fotoğraf: Alper Dalkılıç

Ultra maraton da hayat gibi, ne zaman ne olacağı belli değil, tek bir kural var: Pes etmeden, vazgeçmeden, elinden geleni yaparak hedefe ulaşmaya çalışacaksın, yolda da keyif almayı unutmayacaksın ama…Hayat ultra maraton gibi sürprizlerle dolu, doya doya yaşayarak sizi nasıl şaşırtacak bekleyin ve görün!

17424604_277781732661815_6065578065964347110_n
Fotoğraf: goshots.net

alanya-ultra-maratonu-2017-fotoğrafları
Fotoğraf: Redbull

2017-04-01_15-27-43
Suunto ne der? 🙂

SEVGİLİ AHMET ARSLAN VE TÜM EKİBİ,  VEYSEL GÜLER, POLAT DEDE, SAVAŞ GÜNDÜZ, ATIL CÜCE, YELİZ KARAKAYA, ONUR ALİ İMREN, KORAY BOZUNOĞULLARI VE TÜM ARGEUS EKİBİ, SÜHA GÜNERMENGİ, GÖNÜLLÜ ARKADAŞLAR, FOTOĞRAFLARIMIZI ÇEKEN ONUR ÇAM VE GOSHOTS EKİBİ, BÜTÜN EMEĞİ GEÇEN ARKADAŞLAR, UTOPIA WORLD HOTEL’ İN MİSAFİRPERVER PERSONELİ, HEPİNİZE DEVASA, SONSUZ TEŞEKKÜRLER! MÜTHİŞ BİR İŞ BAŞARDINIZ. 🙂

TÜM KOŞAN DOSTLARIMA DEV TEBRİKLER!

SALOMON TÜRKİYE VE SUUNTO TÜRKİYE’ YE MALZEME DESTEĞİ İÇİN KOCAMAN TEŞEKKÜRLER!

HER METRESİNİN SEVGİ VE DAĞ TUTKUSUYLA HAZIRLANMIŞ OLDUĞU BU MUHTEŞEM PARKURDA SENEYE SİZ DE KOŞUN, ZORLU PARKURDA KENDİNİZİ TEST ETMEK, MÜTHİŞ MANZARALARI DOYA DOYA YAŞAMAK VE GÜZEL TÜRKİYE’ NİN HARİKA ORGANİZASYONUNDA BULUNMANIN MUTLULUĞUNU YAŞAYIN! SENEYE GÖRÜŞMEK ÜZERE! 🙂